Zaman hayatımızda elbette ki çok değerli bir unsur. Momo’da da zamanın hayatımızdaki yeri ve kendi kontrolümüzde olmadığında nelere sebebiyet verebileceği anlatılıyor. Evet, kendi kontrolümüzde olmayan zaman kaliteli bir zaman mıdır? Ya da belki de şöyle sormak lazım: kendi kontrolümüzde olmayan, bize ait olmayan zaman yaşanmış sayılır mı? Asıl olan insanın çok zamanın olması mı yoksa verimli ve hissederek geçireceği zamanının olması mı? Momo, bu anlamda basit bir konusu varmış gibi gözükse de çok daha farklı yerlere sürüklüyor okurunu. Hayatımızdaki insanların elinden hislerinin alındığını, deyim yerindeyse yalnızca yaşamak için yaşadıklarını bir düşünelim; ne kadar yalnız ve çaresiz hissederiz. İşte Momo’da hislerin, en az zaman kadar, anlamlı bir şekilde yaşamayı sağlayan değerli bir unsur olduğu da belirtiliyor. Kitap o kadar akıcı ve hızlı ilerliyor ki, sanki bir çizgi roman içinde seyahat ediyorsunuz. Bunun yanında bence, kitaba adeta serpiştirilen çok önemli cümleler vardı:
“Çok az insan gerçekten iyi bir dinleyicidir.”
“Anlattıklarından bir şey anlamıyorum. Yüreğimde bir düğüm var ve ben hiçbir şey hatırlamıyorum.”
“Herkes çok iyi bilir ki bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider.”
“Varlığımdan ne anlıyorum? Bir gün gelecek ve sanki hiç yaşamamış gibi ölüp gideceğim.”
“Yol benim içimde.”
Doğrusu Momo, hiç unutamayacağım kitaplar arasında yerini aldı. Bazı kitaplar nahif olarak tanımlanabilirse, Momo da onlardan biri bana göre. Keyifli okumalar dilerim.