Muhibbî câme-i atlas giyip ânınla fahr etme
Libâs-ı müste'ârıdır bu cân üstünde tenden geç
Ey Muhibbî!.. Atlas kaftanlar giyip onunla kibirlenme.
Hatta şu canın üstünde geçici bir örtü olan bedeni bile terk et.
Dermân kabul etmediler derd var iken
Âşıklar içre şimdi budur müdde'â gönül
A gönül! Şimdi âşıklar arasındaki iddia şudur ki "Aşık, dert var iken derman kabul etmeyen kişidir!"
Taht u tâc u saltanat berbâd olur çün âkibet
Kendini âlem serîrine Süleymân oldu tut
Ey gönül!.. Taht, taç ve saltanat... Bunların hepsi bir gün gelir, elden uçar gider.
Tut ki kâinatın tahtında sen oturuyorsun; hem de Süleyman ihtişamıyla... Peki ya sonuç?!
Gül yüzünden ayrı cânâ âh u zâr etsem gerek
Eşk-i ceşmimle cihânı lâle-zâr etsem gerek
Mihnet ü derd ü belâ gam ihtiyâr etsem gerek
Gönlümü zülfün gamından bî-karâr etsem gerek
Ol perişânlıkda aklı târumâr etsem gerek
A sevgili! Gül yüzünden ayrı düşünce ah vah etmekten kendimi alamıyorum.
Gözümden akan kanlı yaşlarla cihan bağını kızıl lale bahçesine döndüresim geliyor.
İçimden, eziyetler, dertler, belalar ve gamları istemek geçiyor.
Gönlümü senin zülfünün ayrılığıyla dur duraksız bir divaneye döndürmek istiyorum.
Velhasıl bunca perişanlık arasında aklımı tarumar etmeyi arzuluyorum...
Hey vefâsuz bu cefâ vü cevri hû etmek neden
Yohsa hîç anmaz mısın âhır varıcak yeri sen
Komayam dâmânunı mahşerde çâk edüp kefen
Tâna taşın atdugınca sakladugum yüke ben
Âhır ânı kendüme seng-i mezâr etsem gerek
A vefasız!.. Bunca eziyet ve zulmü huy edinmek neden?
Sonunda gideceğin yeri hiç hatırlamıyor musun yoksa sen?
Mahşer kurulduğunda kefenimi yırtıp eteğine yapışmam ve "Bu kınanma taşlarını bana dünyada sen atmıştın, işte hepsini sakladım!" demem lazım.
Amma (şimdilik) onlarla kendime bir mezar taşı yaptırsam gerek!..