Bir meleğin doğduğu yerde bir insanın ruhu ebedi esarete mahkum oldu .
Ariel, bedeninin hükmünü istediğinde, Mara bunun nelere sebep olacağını henüz bilmiyordu. Tek bildiği, on sekizinci doğum gününün onu özgürlüğe değil ölüme götüreceğiydi. Alastor, şeytani özüne yenilerek yaptığı hatanın farkına er geç varacak ve kabullenmek istemediği gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktı. Artık bir seçim yapmalıydı; Mara’yı geri getirmek ya da anahtarı kullanarak Lucifer’ın hükümdarlığına son vermek…
Kararını vermesi için fazla zamanı yoktu. Guard Shield Kasabası’nın etrafındaki kalkan gittikçe zayıflıyor, Lucifer’ı cehennemin kapısına ve Anahtar’a her geçen gün bir az daha yaklaştırıyordu. Kaçınılmaz savaş, adım adım yaklaşırken ya Anahtar sonsuza dek yok edilecek ya da cehennemin kapısı aralanarak tüm şeytani güçler dünyaya salınacaktı. Dost ve düşman safları değişecek, ortaya çıkan yeni düşmanlar hepsini gafil avlayacaktı.
Peki, Alastor bu savaşın hangi safında yer alacaktı?
“Sen artık benim kazanmaya çalıştığım tek savaşsın ve inan bana Mara, ben hayatım boyunca hiç bir savaşı kazanmayı bu denli istemedim.”
