Öne Çıkan Mukaddime kitaplarını, öne çıkan Mukaddime sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Mukaddime yazarlarını, öne çıkan Mukaddime yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rüyanın hakikatı, nefsin (ruhun), kendi ruhani aleminde, olayların suretini bir anlık görmesidir. Çünkü bütün ruhani varlıklarda olduğu gibi, olaylar da ruhani alemde fiilen mevcuttur. Nefis ise cismi yapısından ve bedeni özelliklerinden soyutlanarak ruhani aleme geçer. Ve söylediğimiz gibi uyku sebebiyle bu bir anlık geçiş ve olayların suretini görmek mümkün olur. İşte nefis, bilmek istediği geleceğe ait bu resmi alarak kendi (beşeri) özelliklerine hemen geri döner.
Türk devletinin varlığı ve Selahaddin Eyyubi
faktörü gibi iki yüz yıldır oraya damgasını vuran hususlar da Kahire'nin bu durumun güçlendirip korumuştur. Çünkü Türk devletindeki emirler, hükümdarın hışmına uğrayıp servetlerine el konulacağından ve geride kalan çocuklarına bir şey kalmayacağından korktukları için, çok sayıda medrese, zaviye ve yoksulların barınacağı imarethaneler yaptırmışlardır. Bu eğitim ve hayır kurumlarının masraflarının karşılanması için de, gelir getiren arazileri -gelirlerin bir kısmının kendi çocuklarına verilmesini şart koşarak- oralara vakfetmişlerdir. Ancak (kendi çocuklarının geleceklerini garantiye almak isteği yanında)
onları bu gibi şeylere sevk eden etken daha çok sevap ve ecir alacakları hayırlı işler yapmak istemeleriydi.
Feleğin, benimle sevgilimin arasını açmak için çabalamasına şaşıyorum, benimle onun arasındaki şey bitip, münasebetlerimiz kesilince, felek de sakinleşmektedir.
Şehirlerde insanlar tarafından öğrenilen ve öğretilen ilimler iki gruptur. Bunlar, insanların düşünceleri ile keşf edip elde ettikleri tabii ilimler ve vazedicilerinden (bu ilimleri koyanlardan) alınan nakli ilimlerdir. Birincisi, insanların düşünceleri ve beşeri idrakleriyle vakıf olabilecekleri, konularını, meselelerini, delillerini ve öğretim yollarını keşfedecekleri, düşünen bir varlık olmaları hasebiyle doğrularını yanlışlarından ayırabilecekleri felsefi ilimlerdir. İkincisi ise, şer'i hükümleri vazedenden nakledilen vaz'i ve nakli ilimlerdir. Bu tür (nakli) ilimlerde akla yer yoktur. Sadece fer'i meseleleri, (akıl yürütme ile) asli meselelere ilhak etmede akıl geçerlidir.
Hekimlerin, "açlığın ölüme yol açacağı" şeklindeki düşünceleri, ancak tek bir seferde ve bütün gıdalar kesilerek açlıkla karşı karşıya kalındığında doğrudur. Çünki bu durumda bağırsaklar kurur ve insanı öldürmesinden korkulan bir hastalığa tutulur. Ancak, mutasavvıfların yaptığı gibi, tedricen ve gıdalar yavaş yavaş azaltıldıktan sonra aç kalınırsa, böyle bir açlık ölümle sonuçlanmaz. Burada tedricilik şarttır. Hatta açlıktan dönülürken (tekrar yemeye başlanırken) bile, bunun tedricen yapılması gerekir. Kırk gün, hatta daha fazla aç kalanlara şahit oluyoruz.