NANA...
Parisin , aristokrasinin , burjuvazinin maskesini bir hayat kadınının yaşamıyla düşüren , maskenin altındaki çürüşmüslüğü , iki yüzlülüğü , ahlaksızlığı, ahlakın ahkamini kesenlerin çirkin yüzlerini, kirli çamaşırlarını adeta orta yere fırlatan ZOLA, edebiyatta bir kevaşe kadınınin Paris mitini yaratmıştır adeta.
Meyhane adlı romanının devamı niteliğinde olsa da kitap, birbirinden tamamiyle ayrı konuları içermesiyle birer ayrı yapıt denilebilir . Ama Nana'nın çocukluğunu görmek için öncelikle Meyhane adlı eseri okumak gerekir . Hatta Zola'nin baş yapıtı olan Germinal adlı eserinin baş kahramanı Etienne'nin de çocukluğunu yine Meyhane adlı romanda görmekteyiz .
Nana zorluklarla büyümüş ayakta kalabilmek ve hatta lüks içinde yaşamak için bile isteğe bu karanlık hayatı seçmiştir ve hayatından sayisiz erkekler geçmiştir . Ve bu erkekler her daim zengin ve aristokrat kişilikler olsa da sonları hemen hazinle bitmiştir. Çünkü Nana birlikte olduğu erkeklerin milyonluk servetlerini sıfıra indirmiştir . Uğruna ölen intihar eden erkekler olmuş ama o kendini asla hatalı görmemiş erkekleri suçlamıştır.
Ve Nana aynı zamanda acılı bir annedir . Çocuğunu çiçek hastaligindan kaybeden Nana kaderin bir cilvesi ki çocuğundan kaptığı çiçek hastaligindan ötürü acılar içinde ölecektir . Zamamsiz ölümü herkese adeta şoke ederken kimi leri gerçekten üzülürken kimileri sadece uzulmeyi oynayacaktır.
Evet NANA....
Parisli bir yosmanin hazin hikayesi.
İyi okumalar :)
