Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nasrettin Hoca Gülütler

Aziz Nesin

Nasrettin Hoca Gülütler Gönderileri

Nasrettin Hoca Gülütler kitaplarını, Nasrettin Hoca Gülütler sözleri ve alıntılarını, Nasrettin Hoca Gülütler yazarlarını, Nasrettin Hoca Gülütler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hoca'ya bir köylü tavşan getirir. Hoca da köylüyü konuk eder, ağırlar, yedirir içirir. Ertesi hafta o köylü yine gelip Hoca'ya, - Hani sana geçen hafta tavşan getiren köylüyüm ben... der. Hoca yine ağırlar, önüne sofra koyar. - Bu içtiğin, geçen hafta getirdiğin tavşanın suyuna çorbadır... der. Bir hafta sonra Hoca'ya bikaç köylü birdengelir. - Biz, derler, hani iki hafta öncesana tavşan getiren biri vardı ya, onun köyündeniz, komşularıyız. Hoca bunları da konuklar, olanını önlerine koyar, yedirir içirir. Daha ertesi hafta yine bikaç köylü daha gelir. Hoca, - Siz, kimlerdensiniz? diye sorar. Köylüler, - Biz, derler, hani üç hafta önce sana tavşan getirenin komşuları gelmişti ya, biz de o tavşan getiren köylünün komşularının komşularıyız. Hoca bunların önüne bir tas dere suyu getirip koyar, buyur eder. Şaşıran köylüler, - Bu nedir efendi? diye sorunca Hoca, - Bu da, der, tavşanın suyunun suyu
Kendi işinizi kendiniz yapın
Muhtarın eşeği kaybolmuş. Muhtar herkes kaybolan eşeği arasın demiş... İster istemez Hoca da, muhtarın eşeğini aramaya başlamış. Hoca hem türkü çığırır, hem gidermiş. - Ne yapıyorsun böyle? diye sormuşlar. - Muhtarın eşeğini arıyorum... demiş. - Yahu, bu ne biçim eşek arama? diye soranlara Hoca şöyle demiş: - El, elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar...
Reklam
Hoca kadılığı sırasında dinlediği davacıya, - Haklısın! der. Arkadan dinlediği davalıya da, - Haklısın! der. İçerden konuşulanları dinleyen karısı, - Efendi, bu nasıl iş? Davacıyı dinledin haklısın, dedin. Sonra tam tersini anlatan davalıya da haklısın, dedin. Bu senin yaptığın haksızlık değil mi? deyince, Hoca bu kez karısına, - Karıcığım sen de haklısın! der.
Hoca ermiş olduğunu söyleyip övünürmüş. Birisi, - Ermişsen bir keramet göster bakalım... demiş. Hoca nasıl bir keramet görmek istediğini sorunca, adam, - Şu karşıki dağı çağır da, ayağına gelsin... demiş. Hoca üç kez, - Gel yanıma koca dağ, geel! diye seslenmiş, sonra da dağa doğru yürümeye başlayınca, adam, - Hani Hoca, demiş, dağın yerinden kıpırdadığı bile yok... Dağa doğru yürümekte olan Hoca şu karşılığı vermiş: - Ben alçakgönüllüyümdür; dağ yürümezse abdal yürür.
Hoca'nın iki karısı varmış. İkisi de sık sık, "Hangimizi daha çok seviyorsun?" diye Hoca'yı sıkıştırırlarmış. Hoca iki karısına ayrı ayrı birer mavi boncuk verip, - Sakın bu mavi boncuğu kimseye göstermeyeceksin, verdiğimi kimse bilmeyecek... demiş. Bigün yine iki karısı birden, - Hangimizi daha çok seviyorsun? diye tutturunca, Hoca, - Mavi boncuk kimdeyse, gönlüm onda... demi§.
Hoca'ya sormuşlar: ·- Cenaze götürülürken tabutun ne yanında olmalı: önünde mi ardında mı, sağında mı solunda mı? Hoca yanıt vermiş: - İçinde olma da neresinde olursan ol...
Reklam
İpe un sermek
Komşusu evine gelip Hoca'dan çamaşır ipini istemiş. Hoca içeri girip bisüre sonra kapıya çıkarak, - Kusura kalma komşu, ipe un sermişler... demiş. Komşusu, - Etme Hoca, hiç ipe un serilir mi? diye sorunca Hoca da, - Vermeye gönlüm olmayınca, serilir... demiş.
GÜLÜT NE DEMEKTİR?
Gülüt, "gülmek" fiilinden yapılmış bir isimdir, gülünecek şey demektir. Eskiden "gülüt" yerine Arapça "fıkra" diyorduk. Ancak "fıkra" sözcüğünün daha başka şu anlamları da vardı: • Fıkra, günlük gazetelerde her gün aynı yerde çıkan yazılar. • Fıkra, yasaların içinde sayıyla ayrılmış maddelerin ayrı ayrı bölümleri. • Fıkra, biçok Batı dilinde "anekdot" yada "tost" ve "joke" yerine kullanılır. (Biz "gülüt" diyoruz)
Hoca camide vaaz ederken, kadınların boyanmalarının günah olduğunu söylüyormuş. Dinleyenlerden biri, kendi karısının da boyandığını söyleyince Hoca, - Ama yaraşır haspaya! demiş.
Bir toplulukta adamın biri kendini tutamayıp seslice yellenince, ayağını yere sürtüp yellenmeye benzer bir ses daha çıkarmış ki, yellendiği anlaşılmasın. Hoca, - Hadi sesini benzettin, demiş, ya kokusu?
Reklam
Hoca akşam evine dönünce karısını yine somurtkan görür. - Yine neyin var yüzün gülmüyor. .. Neden suratını asmışsın? diye sorar. Karısı, - Başsağlığına gitmiştim, ölü evinden geliyorum da ondan ... deyince,Hoca, - İyi ama karıcığım, der, ben senin düğün evinden gelişini de bilirim.
Hoca bigün çağrılı olduğu bir düğün evinde, buyur edildiği sofraya otururken, çiğnediği sakızı ağzından çıkarıp burnunun ucuna yapıştırmış. Ordakiler, - Aman Hoca, o nedir öyle? diye sorunca Hoca, - Ne yapayım, demiş, yoksulun malı gözü önünde gerek!
Bigün Hoca mezarlıkta dolaşırken, iri bir köpeğin, mezar taşlarından birine siydiğini görünce, sopasıyla hayvanı kovalamaya yeltenip, "Hoşt," diye bağırır. Koca köpek dişlerini gösterip de hırlayınca Hoca alttan alıp, - Sözüm sana değil, der, geç yiğidim geç!
Bir komsusu Hoca'dan, kısa bir isi için eşeğini ister. Hoca, - Değirmene gitti, burda değil... derken, ahırdaki eşek anırır. O zaman komşu, - Hani bur da değildi, anırıyor işte ... deyince, Hoca da şöyle der: - Şu ak sakalımla benim sözüme inanmıyorsun da, bir eşeğin sözüne mi inanıyorsun.
Biraz da biz ölsek
O ramazan yaz sıcağına rastlamıs. Hoca'yı zengin bir bey iftara çağırmıs. Hava sıcak olduğundan, sofraya çorba yerine buzlu hosaf gelmis. Bey saka sever olduğundan, konuklarının önüne birer küçük çay kasığı koymus, kendi eline de koca bir kepçe almis. Kepçeyle buzlu hosafı her içisinde, - Oooh, öldüm ... dermis. Hoca bir bakmış, bes bakmış, sonunda dayanamayıp, - Efendi, demis, şU kepçeyi elden ele döndürsek de, biraz da biz ölsek...
83 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.