İnsanlarla değil anneleri tarafından yavrulanmış hayvanlarla karşı karşıyayızdır, daha ilk aylarda ve yıllarda annelerinin hayvansı cehaleti yüzünden mahvolmuş ve sakatlanmışlardır; fakat bu anneler suçlanamaz, çünkü hiç aydınlatılmamışlardır, toplumun çıkarları aydınlatmadan başka şeylerdedir, toplum hiç de aydınlatmayı düşünmez, hükümetler her zaman, her durumda, her ülke ve devlette bunun karşısındadır çünkü toplumlarını aydınlatacak olsalar, kısa süre içinde kendi aydınlattıkları bu toplum tarafından yıkılacaklardır.
Geceler kesintisiz endişe ve çaresizlik nöbetleridir; gördüğü ve duyduğu her şey, daimi dehşeti içinde farkına vardığı her şey yeni bir çaresizliğin besin kaynağıdır.
Dünyaya getirilir, ama yetiştirilmeyiz. Bizi dünyaya getirenler, yarattıkları yeni insanı yok etmek için gereken her türlü beceriksizliği ve akılsızlığı yaparlar. Doğuştan gelen her türlü potansiyelini daha hayatının ilk üç yılında mahvetmeyi başarırlar, üstelik bu başarılarıyla mümkün olan en büyük suçu işlediklerinin farkında değildirler. Hiç düşünmeden ve sorumsuzca dünyaya getirdiklerinden başka onun hakkında hiçbir şey bilmezler. Bizi dünyaya getirenler, yani ebeveynlerimiz tam bir cehalet ve alçaklık içinde bizi dünyaya getirmişlerdir. Biz bir kere var olduktan sonra bizimle başa çıkamazlar, tüm başa çıkma denemeleri başarısızlığa uğrar ve çok geçmeden vazgeçerler, yine de bunu vaktinde yapmaz, bizi mahvetmeyi başarırlar
Toplum yüzyıllar boyunca aydınlanmadan yoksun kalır çünkü bu toplumun yok edilmesi anlamına gelir; bu yüzden hayatları boyunca aydınlatılmamış çocukları dünyaya getiren aydınlatılmamışlarla karşı karşıyayızdır, ki çocuklar da hep aydınlatılmamış insanlar olarak kalacak ve yaşamları boyunca tümden cahilliğe mahkum olacaklardır.
Benim mutsuzluğum derinlerimde, doğuştan içe dönük yapımda saklıydı. Böyle bir yapının iyi yanı, insanın mutsuzluğunun fark edilmemesi ve bu sayede genellikle rahatsız edilmemesidir.
İnsanın kendi kendini betimlemesinden daha güç ama aynı zamanda daha faydalı bir şey yoktur. İnsan kendini denemeli, kendi kendine emirler ver meli ve kendini doğru yere koymalıdır.
.
Yeniden, tüm saçmalığına rağmen, alçak
insanların alçakça görüşlerini duyuyorum, tüm saçmalığına rağmen, konuşmamam gereken yerde konuşan, susmamam gereken yerde susan oluyorum.
İnsanların olduğu yerde her zaman biri hemen dalga konusu olur ve ister yüksek ya da alçak sesli olsun ister en sinsicesi, yani en sessizi olsun alaylı kahkahalara tükenmek bilmez bir kaynak sunar. Topluluk olarak toplum, çok ya da az sayıda insan arasından birisi kurban olarak seçilinceye kadar rahat durmaz ve o andan sonra o kişi herkes tarafından ve her fırsatta tüm işaret parmaklarının hedefi olur.
Nazi döneminde ve sonrasında yaptığımız gibi, hangisi olursa olsun sözüm ona olağanüstü olan kişiliği yüceltmek ve ona saygı göstermek amacıyla söylenen şarkılar ve içilen antların, hep aynı metinler, biraz başka sözcüklerle de olsa hep aynı müzikler eşliğinde aynı metinler olduğunu söylemek zorundayız ve sonuçta bu şarkı ve antlar, onları söyleyenlerin aptallığının, alçaklığının ve karaktersizliğinin ifadesidir, daima bu şarkı ve antları söyleyenlerin kafasızlığıdır ve bu, genel, dünya çapında bir kafasızlıktır. Tüm dünyadaki eğitim kurumlarında gençlere karşı işlenen eğitim suçları olağanüstü bir kişilik adına işlenir - ister Hitler olsun, ister İsa ya da başkası.