Nefi Hayatı Sanatı Eserleri sözleri ve alıntılarını, Nefi Hayatı Sanatı Eserleri kitap alıntılarını, Nefi Hayatı Sanatı Eserleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne tende cân ile sensüz ümîd-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-ı fırkatünle râhat olur
Ne çâre var ki fırâkunla eglenem bir dem
Ne tâli'üm meded eyler visâle fursat olur
Ne şeb ki kûyuna yaz sürmesem o şeb ölürim
Ne gün ki kâmetüni görmesem kıyâmet olur
Dil ise gidti kesülmez hevâ-yı 'aşkundan
Nasihat eyledügümce beter melâmet olur
Belâ budur ki alışdı belâlarunla gönül
Gamun da gelse dile bâ'is-i meserret olur
Nedür bu tâli' ile derdi Nef'î-i zârun
Ne şûhı sevse mülayim dedükçe âfet olur
Nef'î bu mübâlağa sanatını en iyi kullanan şairlerdendir. Nef'i, haşin bir ruhtur. Coşkun tabiatında ölçü yoktur. Övgülerinde de hicivlerinde de, fahriyelerinde de mübâlağahdır. Nef'î hiçbir şeyden, hatta ölçüsüz olmaktan bile çekinmez. Dîvânında en seçkin kelimelerle, abartarak göklere çıkardığı şahısları, Sihâm-ı Kaza'sında en galiz sözlerle yerin dibine batırır. Hislerinde ve duygularında bu derece aşırı olan şair, hayallerinde de aşırıdır. Çok zaman insanın hayal sınırlarını zorlar.
1630 yılında bir gün Sultan Murad, Beşiktaş kasrında Sihâm-ı Kazâ'yı okurken pek yakınına, ayaklarının dibine yıldırım düştü. Heyecanlanan Sultan Murad, bu olayı fırsat bilen ve bunu okumakta olduğu hicivlerin uğursuzluğuna yoran düşmanların etkisi ile elindeki mecmuayı parçalayıp attı. Ayrıca şairi memuriyetinden de attığı gibi, Edirne'ye sürgün gönderilmesini emretti. Üstelik Nefî'yi bir daha böyle hicivler yazmağa tövbe ettirdi. Bu olay üzerine tarihçi Na' imâ'nın kitabına aldığı tanınmış şu beyt devir şairlerinden İbrahim Vehbî tarafından söylenmiştir:
Gökden nazîre indi Sıhâm-ı Kazâ' sına
Nef'î diliyle uğradı Hakkun belasına.
Nef'î;
Derdüm nice bir sinede pinhân ederim ben
Bir âh ile bu 'âlemi vîrân ederim ben
Yâre derdim diyemem bezm-i şarâb olmayıcak
Cürmüm ikrâr edemem mest ü harâb olmayıcak
Hayal kudreti Nef'î'ninkine yakındır. Üslûbu bazan Nef'î'nin üslûbu kadar âhenkli ve mükemmeldir. Mübalağada çok defa Nef'îden de ileridir: Fakat Nef'î'nin ustalığı onda olmadığı için, mübalağası insanı yadırgatır. Böylece dış görünüşü, şekli bakımından mükemmel olmakla beraber, Sabrî'nin şiirlerinde Nef'î'deki heyecan ve mana derinliği yoktur. Bu yüzden şiirleri kuru ve yüzeysel kalır.
13. Yohsa şimdi eyleyen âb u hevâsın terbiyet
Âfitâb-ı devlet-i şâh-ı cihân-ârâ mıdur
(... Rıdvân der)
Yoksa şimdi havasını ve suyunu besleyip- güzelleştiren cihanı süsleyen padişahın devlet güneşi midir?
14. Ya'ni Sultân Ahmed-i âdil ki ferş-i dergehi
Arşdan â'lâ değilse çârhdan ednâ mıdur
Adil Sultan Ahmed. Onun sarayının zemini Arştan daha yüksek değilse bile çarhdan da aşağı mıdır?
Nef'î'nin kendi devri şairlerinden Şeyhülislâm Yahya'yı da beğendiği ve tanzîr ettiği görülüyor. Yahyâ'nın iki gazeline nazire söylemiştir:
Yahyâ;
Cihânda âşık-ı mehcûr sanma râhat olan
Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur
Nef'î;
Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-ı fırkatünle râhat olur
Yahyâ;
Zülf-i pür-çînün gamından dîde kim pür-tâb olur
Her ne bahre kim düşe bir katresi girdâb olur
Nef'î;
Kâre-i seyr kim yolında garka-ı hûnâb olur
Bahr-i aşka geh habâb olur gehî girdâb olur
Gürcü Mehmed Paşa'nın Nef'î'yi öldürtmek istediğini, fakat şeyhülislâmın fetva vermediğini, paşa için yazdığı ve birinciden daha ağır olan ikinci hicviyesinden anlıyoruz:
Hele bu hükme gavur kadısı olmaz râzı
Kande kaldı ki müselmân-ı müsellem a köpek
Bî günâh katle rızâ var mı şerî' atde sor a
Gör ne der Hazret-i müftî-i mükerrem a köpek
Bu "a köpek" redifli kaside en ağır sözlerle devam eder:
Vây ol devlete kim ola mürebbîsi anun
Bir senün gibi denî cehl-i mücessem a köpek
Sen kadar düşmen-i devlet mi olur a hınzır
Ne turur saltanatun sâhibi bilmem a köpek
Ehl-i dil düşmeni dîn yoksulı bir mel'unsun
Öldürürlerse eğer cân be-cehennem a köpek
Yahya Efendi, hayatında ciddi, dürüst ve namuslu bir şahsiyet olarak tanınmıştır. Edebî hayatında ise zarif ve nüktedan bir şairdir. Bu yüzyılın büyük gazel şairleri arasında sayılır. Devrin bütün şairleri, Nef'î başta olmak üzere kasideler sunarak övgüsünü yapmışlardır. Yahyâ, gazelde Bakî ile Nedîm arasında bir köprü görevi görmüştür. Şiirlerinde kelime oyunlarından çok, samimi duygu ve heyecanlarını dile getirmiştir. Şiirlerinde Bakî'nin şekil mükemmeliyeti ve sanat kudreti, Nevî'nin sadeliği ve samimiyeti görülür. Bazen Nedîm'i hazırlayan coşkun ve şuh beyitlere de tesadüf edilir, Aşk, şarap ve rindliği terennüm eden:
Mescidde riyâ-pîşeler etsün ko riyâyı
Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürayî
beyti meşhurdur.
Nedim'i hatırlatan şu tanınmış beytinde de, İstanbul güzellerini anlatır:
Korkarım cennetde de uşşak rahat görmeye
Öğrenirse şîve-i hûbân-ı İstanbulu hûr
1. Vuzûh ve Belagat: Nef'i'nin şiirinde ilk göze çarpan özellik vuzûh ve belâgat, yani açık ve düzgün, kusursuz söyleyiştir. Bu, kasidelerinde de gazellerinde de görülür. Arap edebiyatının bu belirgin özelliğini Nef'i, yaradılışının da etkisiyle almış, benimsemiştir. Bu konuda Nef'i'nin örnek aldığı Arap şairi Mütenebbî'dir. Dîvân edebiyatının belirli lūgati içinde söylemek istediklerini apaçık, dümdüz ve kusursuz olarak söyler. Nef'i, Fuzuli'de, Na'ili'de, Şeyh Gâlib'de ve derece derece öteki dîvân şairlerinde görüldüğü gibi kapalı, girift mazmunlara şiirinde yer vermez. Beytinin ilk anlaşılan anlamı altında gizli bir anlamı yoktur. Kullandığı kelimelerin ikinci ve mecâzî anlamlarını düşünmez. Her kelimeyi sözlükteki anlamı ile kullanır. Bu bakımdan Nef'i'nin şiirinde derin anlamlar aramak, kelimeler arasında uzaktan ilişkiler kurmağa çalışmak ve açıkça anlaşılan anlam dışında zorlamalarla başka anlamlar bulmağa çalışmak boşunadır. Nef'i ne söylemek istemişse, açıkça onu söylemiştir.