Ocak ve Zanaat kitaplarını, Ocak ve Zanaat sözleri ve alıntılarını, Ocak ve Zanaat yazarlarını, Ocak ve Zanaat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bourdieu'nun okumalarını yapmadan önce tanımak ve nerden bakarak okuyacağınızı anlayabilmek için gayeeeet yeterli bir ikincil kaynak ampül (tetiklediysem üzgünüm ghdhsdjhdj) misali aydınlanırsınız bence
Ocak ve ZanaatKolektif · İletişim Yayıncılık · 201614 okunma
Elbette, Bourdieu ve Adorno’nun eserleri basit bir ikiliğe dayandırılarak özetlenemeyecek kadar karmaşıktır. Bununla beraber onların düşünümselliğe dair yaklaşımları arasındaki farkın altını çizmenin bir mübalağa olduğunu sanmıyorum. Aslında, burada neredeyse potansiyel bir husumetin var olduğu duygusuna bile kapılmak mümkün. Bourdieu, Frankfurt Okulu’na göndermede bulunurken, “Bu totalleştirici eleştirinin aristokrat tavrı ile karşılaştığımda belirgin bir öfke duydum.” diye yazar. Hatta, sosyolojinin kendini Adorno’nun düşüncesine karşı olarak tanımlamak zorunda olduğunu öne sürer.
İlk planda ne kadar interaktif, ne kadar öğrenci özgürleşmesini gözeten bir yaklaşımı olsa da eğitimin nihai amacı itaat edecek bireyler oluşturulmasıdır.
“Dünyayı olduğu gibi görebilmek ve betimleyebilmek için,” der Bourdieu, “hep karmaşık, karışık, pürüzlü, bulanık neslelerle uğraşmaya hazır olmalısınız”.
Bütün modern kurumlar, kapitalist piyasa ve bizzat devlet dahil, verebileceklerinden fazlasını vaat etme eğilimindedir. Onlar, kendilerini halkın ortak iyiliği için çalışıyor gibi sunsalar da, gerçekte sosyal eşitsizlikleri yeniden-üretirler.
Onun politikaya yaklaşımı daha ziyade yeni bilgiler üreterek müdahale etmek biçimindeydi: Bu tür bir müdahaleyle kurumların işleyiş biçimlerini gizemlerinden arındırmayı ,ortak meşrulaştırmaların sınırlarını ve fırsatlar dağılımını liyakatten ziyade gücün nasıl şekillendirdiğini ortaya çıkarmayı umuyordu.
Bourdieu' nün vurguladığı en önemli noktalardan biri, mükemmel olma mücadelesiyle ilgili deneyimlerimizin bize toplumdaki eşitsizliği kabul etmeyi öğrettiğidir.
Ancak Bourdieu, toplumsal konumları, beğenileri ve onların karşılıklı ilişkilerini içeren bir toplumsal konum haritası çizmekle yetinmez. Bourdieu, gruplar arasında hayat tarzları uzayı içindeki rekabetin sınıf mücadelesinin gizli ancak temel bir boyutu olduğunu gösterir. Zira, kendi yaşama sanatını empoze etmek, aynı zamanda, temel sermaye dağılımından ziyade bireylerin eğilimlerine kök salmış görünen toplumsal uzay ayrımları yaparak ,eşitsizliği meşrulaştıran dünya görüşleri ilkelerini empoze etmektir. ''Bir sınıf kendi varlığına göre olduğu kadar algılanan varlığına göre de tanımlanır''.
Bourdieu ayrıca, Marksizmin ekonomik determinizmini Weberci kültürel düzenin özgünlüğü ve Durkheim' in sınıflandırma girişimleriyle harmanlayan bir sınıf teorisi geliştirir.
Batılı toplumların hali hazırdaki sorunlarının mantığını ortaya konulduğu bir epistemoloji düşünülmemelidir. Zira sosyolojik bilginin arayışı , dünya üzerinde toplumlararası iktisadi ve kültürel eşitsiz gelişmenin egemenlik bağlarıyla birbirine bağlanmış yapısının ilişkisel bir analizini de öngörmeli ve ortaya koymalıdır.