Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Edebiyatının Oyun/Bozan'ı

Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının Oyun/Bozan'ı

Handan İnci

Sayfa Sayısına Göre Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının Oyun/Bozan'ı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının Oyun/Bozan'ı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının Oyun/Bozan'ı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Üslub, Türkçesiyle biçem, ağır basıyordu bu romanlarda. "Kendini" anlatıyordu yazar. Öyle denilebilirdi, dışarıdan bakan bir okur olarak. Olsa olsa başkahraman, yazardır. Öyle midir acaba, kendimizi tanıyabilir miyiz iyice? Ne denli, ne ölçüde, nereye dek? Büyük yazarlar kendilerini anlatarak tüm insanlığın gerçeklerini ortaya çıkarmışlar. Bir ucundan başlamışlar işe, ne kadar ortaya koymuşlarsa, işte o kadarıyla bir insan gerçeğini öğrenmişiz onlardan. Atay'ın kahramanı da kendi sandığı bir kişiydi. Onun iç ve dış evreniydi baş konusu. Kolay okumalar, hızlı sevgiler, beğeniler, alışkanlıklardan koptuğumuz, kopabildiğimiz, rahat ve geniş zamanlarımızı güç bir kitabı çözmeye, sevmeye, ondan bir şeyler almaya, öğrenmeye ayırabildiğimiz bir gün, Atay'ın romanlarını çok sevecegiz.
Sayfa 27 - Oğuz Atay İçin, Oktay AkbalKitabı okudu
"Perihan Mağden" gözünden
Hâlbuki Oğuz Atay çok samimi bir yazardı ve bir nevi modern Türk Dostoyevskisi gibi bir şeydi.
Reklam
Olmadı! Talihsiz biz cümle!
Orhan Pamuk: 1972 yılında Tutunamayanlar'ı çıkar çıkmaz aldım, okudum ve bir daha okudum.... Yirmi yaşındaydım.... Yirmi yaş büyük olsaydım bu kitabı ben de yazabilirdim.
"Orhan Pamuk" gözünden...
İki türlü Oğuz Atay okuru vardır. 1. "Ah canım Selim!" duyarlılığına ilgi duyan kültür ve melodram düşkünü okur. 2. "Bat Dünya Bat!" sinizmini seven alaycı olur. Ben ikinci takımdanım ve birincilerin Oğuz Atay' dan pek bir şey anladıklarını sanmıyorum.
Ne ki Oğuz Atay'ın dilini kişiliğinden ve taşıdığı acıdan soyutlayarak da düşünemeyiz. Hegel "Her ruh kendi acısının taşıyıcısı olarak bizahiti sanatkardır," der. Oğuz Atay, tam da böylesi bir ruhtu.
Ahmet Cemal, onun halini ne güzel niteler: "Hüzünlü ülke." Gerçekten de Oğuz Atay'ı okudukça, insan, hem bir koyu hüznün içine doğru çekilir hem de o hüznün kendi içine kaydığını fark etmeksizin acıya boğulur. Marazi bir melankoli veya yaşama hastalığı sıkıntısı değildir bu, Derrida'nın söz ettiği ve yapıçözümü yapılamayan ontolojik baskıdır. Her türden iktidarın deşifre edildiği, bağların çözüldüğü, insanın yalın haline doğru sürekli atıfların yapıldığı bir dil dünyası... ama hüzünlü bir ülke, Oğuz Atay buna yakın bir şeydir.
Sayfa 101 - Hüzünlü Ülke: Oğuz Atay, Sadık YalsızuçanlarKitabı okudu
Reklam
#Murathan Mungan#
Bir tutunma kurumu olarak " çekirdek aile " insana bazen kendini ıskalatıyor.
Sayfa 109Kitabı okudu
Murathan Mungan'dan Oğuz Atay'a
Edebiyat camiası içinde de artık seviliyorsun üstadım, yazarlar seni artık rahatlıkla sevdikleri yazarlar arasında sayabiliyorlar, çünkü artık ölüsün, kimseyle yarışmıyorsun, varlığın kimseyi tehdit etmiyor, yeni bir kitapla söz almıyorsun.
Sayfa 109Kitabı okudu
#Murathan Mungan#
Çocuk kalmış toplumların katilleri de çocuk oluyor; kibritle oynarken çok sık yangın çıkarıyorlar.
Sayfa 109Kitabı okudu
"Gündelik yaşamın ideolojik aygıtlarınca tutsak alınan birey, toplumdaki başarısının karşılığını diplomalı efendi rolü oynayarak ödediği sürece dünya, onurlu insanın ülkesi değildir artık. Kalabalığın korosuna katılmayan, ezgisini tek başına söylemeyen özgür bireyin sesi bu dünyaya yabancıdır. Özgürlük bilincinin ezgisi, kalabalığın iniltisinde değil, bireyin yalın ve anlaşılabilir sesinde yankılanır."
Sayfa 207 - iletişim yayınları
Reklam
"Beyaz Mantolu Adam", Töz'ün değil, Eylem'in konuştuğu bir anlatıdır. (...) Sokaktaki insan, verili değerlerin bekçiliğini yaptığı sürece otoritenin kendisidir. Dünyası, tutsak duyguların ekseni etrafında döner. Bu ekseni yerinden oynatacak her karşıt eylemi dünyasına yöneltilmiş bir tehdit olarak görür.(...) Gündelik yaşamın ideolojik aygıtlarınca tutsak alınan birey, toplumdaki başarısının karşılığını diplomalı efendi rolü oynayarak ödediği sürece dünya, onurlu insanın ülkesi değildir artık. Kalabalığın korosuna katılmayan, ezgisini tek başına söyleyen özgür bireyin sesi bu dünyaya yabancıdır. Özgürlük bilincinin ezgisi, kalabalığın iniltisinde değil, bireyin yalın ve anlaşılabilir sesinde yankılanır.
Sayfa 207 - Oğuz Atay'da Bireyin Eylemine Dönüşen Bilinç, Ekrem IşınKitabı okudu
Tutunamayanlar'a egemen olan ton, iğneleyici bir zekanın alaycı tonudur, çünkü gerek Turgut'un gerekse Selim'in tonudur bu. Ancak ikinci yanda Günseli'nin Turgut'a Selim'i anlattığı on beşinci bölümde bu kıvrak ve alaycı ton yerini duyarlı ve duygulu bir tona bırakır zaman zaman. Gerçi bu sayfalarda anlatıcı Günseli'dir, ama gerçekte dinlediklerimiz, Selim'in ona söyledikleridir. Selim'in Günseli'ye büyük bir içtenlikle ruhunu açtığı, sevgisini dile getirdiği, bu (deyiş yerindeyse) içten aşk söylemi, romanda yer alan ironik söylemlere çarpıcı bir karşıtlık yaratır. Günseli'yi dinlediğimiz bu bölümün bir özelliği de baştan sona noktasız virgülsüz akıp gitmesi. Böyle bir anlatımın yalnızca bir yenilik ya da okura bir şaşırtma vermek amacıyla seçildiğini düşünmek yanlış olur kanımca, çünkü dile getirilen yaşantının okura aktarılmasına katkısı var. Demek istediğim, duyguların dile getirildiği yerlerde söylemin bölünmeden, duraksamadan coşkuyla akıp gitmesinin, Selim ile Günseli'nin yeni bir dünyayı, bir aşk dünyasını nefes nefese keşfetme yaşantılarını okura aktarmak bakımından etkin bir yöntem olduğu.
Sayfa 232 - Tutunanlar'dan Tutunamayanlara Bir Yolculuk, Berna MoranKitabı okudu
"Korku oradadır. Uyur yalnızca." -M. Heidegger "Sonra, birden o zarfı gördüm." -O. Atay H.J. Blackham, Altı Varoluşçu Düşünür kitabında, filozofa ayırdığı bölümde, bu imkan meselesini şöyle yorumlar: "İnsan bir olasılıktır, olmak gücüne sahiptir. Onun varoluşu, ona açık olasılıkların seçimindedir ve bu seçim hiçbir zaman
Sayfa 338 - Varlığın Hassas Kalbinde Bir Hayal Kırıklığı: "Korkuyu Beklerken", Mektup, Arzu AygünKitabı okudu
O güne kadar Türk edebiyatının böyle sorunları yoktu; insanımızın ne biçim bir birey olduğu, edebiyat dünyası için pek belirgin değildi. Türk insanının birey olarak nasıl düşündüğü pek bilinmiyordu; üstelik, düşünce sistemlerinde, insanın kendi kişiliğini tanımasından çok, kendi kişiliğinden kurtulması, kendi kişiliğini aşması sorunu önemliydi.
Sayfa 371 - Kemal Tahir ve Doğu-Batı Sorunu, Oğuz AtayKitabı okudu
Bütün rahatsızlıklar, insanların kendi dünyalarının dışında kalmalarından geliyor.
Sayfa 375Kitabı okudu
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.