Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Okulsuz Eğitim Kırsalda Yaşamak Doğayla Bağ Kurmak ve Yaşayarak Öğrenmek Hakkında

Okulsuz Büyümek

Ben Hewitt

Okulsuz Büyümek Gönderileri

Okulsuz Büyümek kitaplarını, Okulsuz Büyümek sözleri ve alıntılarını, Okulsuz Büyümek yazarlarını, Okulsuz Büyümek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
…İyi ve anlam dolu bir hayatın, kültürün emrettiği eğitim basamaklarının tırmanılmasına bağlı olmadığını…
Gerçekte ne kadar az şey bildiğimin farkında olacak kadar yaşlıyım
Reklam
Biz sadece etrafımızdakileri zenginleştirdiğimiz kadar zenginiz. Ve ben bunu okuldan değil çocuklarımdan öğrendim
Bize emredilen eğitimin özgüvenimizi geliştirmek yerine tamamen yok edeceğini kimse fark edemedi
Herkesin yanlış yaptığımı söylediği bir dünyada kendi doğrumu kaybetmemeye çalışıyorum
Ben, kültürel varsayımlardan uzaklaştıkça daha çok seçenek elde ettim
Reklam
Dilerim bizi öğrenmekten alıkoyan tek şey ölüm olur
Hayatımız mükemmel değil çünkü mükemmel olmayan bir dünyada yaşayan kusurlu insanlarız
Ya bütün mesele mümkün olan her şeyi bilmek değil de mümkün olan her şeyi hissedebilmek ise? Peki ya kendimize her gün hava nasıl olursa olsun -yağmurlu, güneşli, karlı, sıcak ya da soğuk- küçük veya büyük, düz veya kıvrımlı, yapraklı ya da yapraksız bir ağaç bulmaya söz vermiş olsak? Ve sırtımızı en az on dakika gövdesine dayayıp otursak? Ağacın nefesini duyabileceğimiz öğretilmiş olsa bize? Ve bunu gerçekten yapabiliyor olsak? Ve son olarak: Bunu çocuklarımıza da öğretsek dünya nasıl bir yer olurdu?
Sayfa 189
Bana öyle geliyor ki bütün eğitim kurumları görevlerini çocukları mevcut ekonomik sisteme ve içeriğindeki mutluluk ve zenginliğe dair varsayımlarına hazırlamak olarak görüyor. Bunun için onları kim suçlayabilir? Sonuçta bu kesinlikle onlardan talep ettiğimiz şey; çocuklarımıza hepimizin bel bağladığı mevcut sosyoekonomik düzen çerçevesinde başarılı olacakları yetenekleri kazandırmaları. Buradaki sorun, bizim bunu, mevcut düzenin yaşamak istediğimiz dünyayı inşa edip etmediği üzerine ciddi olarak düşünmeden talep etmemizde yatıyor. Bu kurumlar çocuklarımızı evrensel bir rekabet ve başarı anlayışına, büyümeye saygı gösteren, başarı ve güvenlik duygusunu para ve güç ile tanımlayan bir ekonomik sisteme yönelik olarak şekillendirdikçe, gerçek barış ve eşitliğin yaşandığı bir dünya bizden umutsuzca uzaklaşacaktır. Kısaca, günümüz ekonomisini besleyen döngüler, biz gençlerimizi bunu destekleyecek biçimde yetiştirdikçe kırılmayacaktır.
Sayfa 99
Reklam
Kim bilir kaç defa çocuklarımızın yeteneklerini hafife aldık? Kim bilir kaç defa bizden istediklerini öylece veriverdik, keşfetme dürtülerinde, hayal etme ve yaratma yeteneklerinde, başarısız olma veya başarma süreçlerinde kısa devreye neden olduk. Bu bizde artık geçmişe oranla daha seyrek yaşanıyor ama bu kadarı bile korkunç. Bir arkadaşımın kendi çocuklarının sınırlı boyama etkinliklerinden ibaret resim dersleri hakkındaki yorumunu hatırladım şimdi; "Hayal kurmak için pek alan bırakmıyorlar," demişti. Bu yorumu duyduğumda irkilmiştim çünkü hayal en çok yer açılması gereken şeydi.
Sayfa 96
Boston Üniversite'sinde profesör olan Peter Gray, Free to Learn (Öğrenmek İçin Özgür) adlı kitabında okulu şöyle tanımlar: Okulda bulunmuş herkes okulun bir hapishane olduğunu bilir ama okul çağındaki kimse bunu söylemez. Bunu söylemek kabalıktır. Hepimiz bu gerçeğin etrafında parmak ucumuzda dolanırız ama itiraf etmeyiz. Bunu itiraf etmek bizim başkaları tarafından insafsız olarak görünmenize neden olur. Bize parmak sallar, iyi niyetli insanların gerekli olduğuna inandıkları şeyleri yaptıklarını söylerler. Hapishane, genel tanımına göre: özgürlüğü sınırlayan, gönüllü olunmayan bir hapsin yeridir. Okulda da aynı yetişkin hapishanelerinde olduğu gibi, mahkumlar onlara söyleneni harfiyen yapmak zorundadır. Aksi halde cezalandırılırlar. Aslında çocuklar okulda gerçek mahkumlara göre daha çok zamanı onlara söyleneni yaparak geçirirler. Önemli bir diğer fark ise yetişkinlerin hapse suç işledikleri, çocukların ise yaşları geldikleri için gönderildiğidir.
Sayfa 70
Eğer tek tipleştirilmis performansa dayalı eğitimde bir fayda varsa bu, en çok kurumların ve bu tip bir öğrenme ile beslenen ekonomik ve sosyal yapıların kendisi tarafından yaratılmıştır. Bu tarz bir müfredatın “çoğunluğun iyiliği”ne hizmet ettiğine dair genel kanı yine çoğunluğun iyiliğinin yanlış ideolojisinden kaynaklanıyor. Ya "çoğunluğun iyiliği" o kadar da iyi değilse? Bu genel kanı, belki açıktan açığa olmasa bile kasıtsız olarak, çocukların sınıf duvarlarının dışındaki toplumlarına katkıda bulunabilmeleri için standart müfredatın beklentilerini karşılamaktan başka anlamlı bir yol olmadığını varsayar. Buradaki ironi şurada yatar; biz çocukları saatler boyunca toplumdan uzaklaştırıp okula gitmeye zorladıkça, onların topluma sınıftaki performansla ölçülemeyecek yollarla katkıda bulunma fırsatlarını da azaltmış oluruz. Sonuç olarak toplumun da çocukların sınıf dışında bir katkıda bulunabildiklerini görme fırsatı azalır. Bu bir kısır döngüdür.
Sayfa 74
Bizler sonsuza kadar çocuklarımızın hayatını projelendirmeye çabalayacağız ve bunu çoğunlukla öngördüğümüz bir gelecek için onları belli yollara sokarak yapacağız. Ne zaman bu tehlikeli yola sapacak olsam, kendime çocuklarımın hayatlarının onlara ait olduğunu hatırlatıyorum. Hayatları ile yazacakları hikâyeyi onlara ben söyleyemem, hatta onların hayatlarını onların yerine hayal bile edemem. Bu, çocuklarımızın hayatlarının gidişatı konusunda çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu daha çok onların bizi şaşırtmak için her zaman bir yol bulacaklarının farkında olduğumuz anlamına geliyor.
Sayfa 24
Kendimi eğitim, zenginlik, tutku veya başarı gibi konularda kültürel beklentilerden ne kadar azat ettiysem o kadar özgürleştiğim gerçeği her geçen gün daha sık yüzüme çarpıyor. Ben, kültürel varsayımlarından uzaklaştıkça daha çok seçenek elde ettim. Nedeni oldukça barizdi aslında: Günlerimi para biriktirmeye ve mevki edinmeye adamadığımda, başka şeyleri kovalamak için özgürdüm. Bu yalnızca maddi değil, duygusal ve ruhsal açıdan da özgür olmak demekti. Bu, mutluluğun ve doyumun en küçük, en basit şeylerde, burnumuzun dibinde bir yerde olduğunu bilmekti.
Sayfa 16
316 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.