Çoğu kadınların zayıf bir yanı vardır. Kendilerinde daha iyi bir taraf alın, dudaklar, eller-olduğunu keşfettiklerinde, sanırlar ki bu güzellikler göze çarpacaktır da herkes şöyle bağıracaktır: "Şu güzelim düzgün alna bakın! Önünde diz çökülecek Yunan burnuna bakın!" Güzel omuzlara sahip kadın, delikanlıların önlerinden geçerken hayranlık çığlıkları atarak, "Ne tanrısal omuzlar!" diyeceklerini; alna, burna, saça, yüze de sadece belli belirsiz bakacaklarını düşünür. Kimi kadınlar, işte böyle düşünürler.
Neden bu düşünceler?..Ve neden o boş sevinç anlarında içimize hüznün çöktüğünü duyarız sanki? Gülücük dudaklarımızda donup kalır, yüzümüz kızarır ve değişip bambaşka biri olur çıkarız hemen...
Evimde kaz, koyun, Domuz mu istiyoruz? Getiririz hepsini ortaya.
Yalnızca iki kap yerim ama içim aldığı kadar yerim.
Sobakeviç, tabağına koyun budu alarak dediklerini kanıtladı.
Bu koyun budunu yaladı, kemirdi, son demine kadar iliğini emdi.
Eline bir bıçak verin, salın anayola, bir kapik koparmak için insanları boğazlar. Vali olsun, vali yardımcısı olsun birbirinin ağzına tüküren insanlardır.
Şu kahpe dünyanın her yerinde, pislik içinde yaşayan aşağı tabakalar arasında da karanlık ve tekdüze bir can sıkıntısı içinde donup kalmış yüksek çevreler arasında da her insan, ömründe hiç değilse bir kez, içinde o zamana kadar duymadığı duygular uyandıran bir rastlantıyla yüz yüze gelir..