Daha önce Dilara Keskin okumamıştım, çok da bir beklentim yoktu ama gerçekten sevdim. Kitap 2005 yılında Gökçe'nin öldürülmesiyle başlıyor ancak katili bulunamadığı için dosya kapanıyor. Daha sonra 2016 yılına gidiyoruz, 11 yıl sonra aynı şekilde bir kadın daha ölüyor ve bileğinde yine siyah bir kurdele var. Gökçe'nin arkadaş grubundan olan Yankı ve Erdem cinayeti araştırmaya başlıyorlar. Kitap boyunca 2005 ve 2016 yılları arasında gidip geliyoruz. Bir bölümde Gökçe'nin ölümünden bir kaç ay önceyi okurken diğer bölümde 11 yıl sonra geride kalan 4 arkadaşın neler yaşadığını ve açığa çıkan geçmişteki sırları okuyoruz.
Okurken çok keyif aldım içerisinde hem cinayet hem aşk vardı. Geçmişteki bölümleri okurken Gökçe ve Alper'in arasında geçenleri o kadar sevdim ki kitabı elimden bırakamadım. Gökçe çok zor şeyler yaşamış ama ne olursa olsun dimdik ayakta duran ve kimseye muhtaç olmayan bir kız, onu okurken hayran olmamak elde değil. Erdem ve Alper en sevdiğim karakterler oldu, Hakan ve Burcu da bir o kadar sevmediğim. Kitabın son sayfalarına kadar katili tahmin edemedim herkes masum gibiydi dolayısıyla öğrendiğimde şaşırdım. Aslında keşke başkası katil olsaydı çünkü o kişi bana çok mantıklı gelmedi. 28. bölümde Alper'e o kadar üzüldüm ki bir ara göz yaşlarımdan sayfayı göremedim. Beni pek tatmin etmeyen katil dışında sonu çok güzeldi kesinlikle öneriyorum.