Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonundan El Kaide'ye

Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi

Hamit Bozarslan

Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi Gönderileri

Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi kitaplarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi sözleri ve alıntılarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi yazarlarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1960 Türkiye’de askeri darbe (27 Mayıs). İktidardan devrilen Başbakan Menderes 1961’de idam edilecektir.
Sayfa 355
Ya da rahatsız olan bazı kişilerce şehit/infaz edilirler!
1996 Susurluk Kazası: radikal sağcı bir militan (Abdullah Çatlı) ve İstanbul emniyet müdürlerinden Hüseyin Kocadağ aynı arabada ölürler; bu kaza istihbarat servisleri, siyasal sınıf ve mafyalaşmış yapılar arasındaki iç içeriği gözler önüne serer.
Sayfa 360
Reklam
(...) Her devlet, “ulusal kimliği”yle “öteki”ni en baştan devre dışı bırakmış olur; söz konusu “öteki”, siyasal veya toplumsal bir rakip olabileceği gibi, etnik veya dinsel bir topluluk da olabilir. Nüfus topluluklarını bağlılıklarına göre tasnif etmek, kaçınılmaz olarak bazı kesimlerin “millet düşmanları” veya içeride yaşayan “gayri milli unsurlar” olarak meşruiyetten mahrum ve tasnif dışı bırakılmaları anlamına gelir. Ulusun kimlik inşa süreçleri ve kendisine saptadığı tarihsel misyonlar içinde yer almamak, o ulusun “dışına çıkmak” (huruc etmek) anlamına gelir.
Sayfa 54 - İletişim Yayınları, Dördüncü Basım, 2015Kitabı okudu
Yok etme isteği İttihatçı stratejide işin en başından beri mevcuttur. Fuat Dündar’ın Türkçe ve Fransızca bilen okuyuculara açtığı Osmanlı arşivlerindeki belgeler ittihatçı yöneticilerin tehcir kavramına yükledikleri mana konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır: topluluğun tamamına yakınının, son durakları olan Suriye çölüne varmayı başaranlar da dahil olmak üzere, ölmesi.
Sayfa 49 - İletişim Yayınları, dördüncü basım, 2015Kitabı okudu
Savaş, geniş çaplı bir demografik ve teritoryal mühendisliğe de sahne olarak, 1915’te Ermenilerin yok edilmesine yol açtı (24 Nisan genel anlamda soykırımın başladığı tarih olarak kabul edilir). Soykırım, “hiç sorunsuz ötekinin topraklarını sahiplenme”nin ve “hayatta kalanlarda itaat yaratma”nın bu aracı da İttihatçı elit açısından, sosyal Darwinci bir bakış açısından varlığıyla bile tehdit oluşturduğu kabul edilen bir Hıristiyan cemaati karşısında (kâh İslam’dan ayrı tutulan, kâh onunla kaynaştırılan) Türklüğün zaferini ilan etmenin bir aracıydı. Şehir eşrafında Kürt aşiretlerine varıncaya dek birçok aktör soykırıma katılsa da, başlıca örgütleyici Teşkilat-ı Mahsusa’ydı.
Sayfa 48 - İletişim Yayınları, dördüncü baskı, 2015Kitabı okudu
Devrimci sarhoşluk döneminin şiarı insan hakları iken, devrimci zorun soğuk analizi Ziya Gökalp’in şu sözünde özetlenmektedir: Hak yok, vazife var.
Sayfa 45 - İletişim Yayınları, dördüncü baskı, 2015Kitabı okudu
Reklam
Reformlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda beklenen hedeflerin aksi yönünde bir sonuç üretirler: Ayrışık bir dokudan hareketle bir “ulus” yaratacaklarına, dilsel ve dinsel kimlikleri siyasallaştırıp, ulusal kimlikler halinde billurlaştırırlar.
Sayfa 34 - İletişim Yayınları, dördüncü baskı, 2015Kitabı okudu
ortadoğu yorgunluğu
Son olarak, şu anda bir sorunsal haline getirmek mümkün görünmese de Ortadoğu'nun bütününde gözlemlenen bir hadise olan, toplumsal yorgunluğu da hesaba katmak gerekir. Toplumsal yorgunluk sadece ekonomilerin dünya sistemine yeterince entegre olamamasıyla, bu yüzden iktidarların kaynaklar ve onların yeniden dağılımı üzerinde geniş bir denetimi ellerinde tutmaya devam etmeleriyle, hatta devletin uyguladığı kitlesel zorla açıklanamaz. Bu yorgunluk, ''yeni bir eylem döngüsü''nün ertelenmesi sonucunda ortaya çıkan ''geçici bir ricat'' anlamına da gelmez. Bir yandan ''bıkkınlık zamansallığının, bireysel yazgıda bir düzelme umudu olmaksızın günü kurtarma çabası''nın bir sonucudur; diğer yandan, 1950'li yıllardan günümüze dek denenmiş ve her seferinde birçok kuşak üzerinden büyük çaplı kolektif kitle hareketlenmelerini beraberinde getirmiş siyasal formüllerin tükenmişliğinden de kaynaklanmaktadır.
Sayfa 253 - iletişim
işkence, korku ve iktidar
1980-1990 arasında yazılmış romanların da kanıtladığı gibi, modern devletin ayrılmaz bir parçası olan işkence hem hedef güderek hem de hiçbir ayrım yapmadan İslamcı militanlara veya İslamcı olduklarından kuşkulanılan gençlere karşı kitlesel olarak uygulanmıştır. Vakaların çoğunda, rejimler uluslararası kuruluşların işkence hakkında verdikleri bilgileri yalanlamış, ama bunların yayımlanmasını yasaklamamış, hatta bunları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. İşkence, yol açtığı söylentilerle, ''ötekilerin bedeni üzerinde'' iktidar kurmanın bir aracı olur. Nitekim iktidarın gaddarlığının halk nezdinde ''inandırıcı'' hale gelmesi için birkaç yaralı veya cansız beden ''örneği'' yeterli olmaktadır.
Sayfa 246 - iletişim
Ortadoğu
artık hiç kimse çocuklarının öldürülmüş mü yoksa öldürülmekte mi olduklarını bilmiyordu
Sayfa 244 - iletişim
103 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.