Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi kitaplarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi sözleri ve alıntılarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi yazarlarını, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ben ne okudum? Hakikaten ne okudum!
Bu siteden neye göre incelemeler yapılıyor merak ediyorum! O kadar alakasız yorumlar var ki okurken bile katlanamıyorum! Çıldırıyorum, yorum yapıp tartışmaya kalksak karşımıza "tartışabilecek" kapasitede insanlar çıkmıyor.
Yazarımız Hamit bey Diyarbakırlı. Kürt. Öncelikle k*rt ile kürt arasında da
Ama Filistin’de de manda rejiminin reddedilmesi siyonizmin ve 1920’lerde iyice yoğunlaşan ve Arap nüfusunun topraklarını yitirip yoksullaşmasana yol açan yahudi kolonileri kurulmasının reddiyle atbaşı gitmektedir.
Filistin’de manda döneminde şiddet damgasını vurdu. Bu kez radikalleşme “Filistin’de bir milliyetçilikten (Arap) Filistin milliyetçiliğine” geçiş eseriydi. 1920’de Filistin Ulusal Kongresinin kırılması bu akımın kendinden önceki panarap milliyetçilikler karşısında bağımsızlığını ilan etmesi olarak kabul edilir.
Reformlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda beklenen hedeflerin aksi yönünde bir sonuç üretirler: Ayrışık bir dokudan hareketle bir “ulus” yaratacaklarına, dilsel ve dinsel kimlikleri siyasallaştırıp, ulusal kimlikler halinde billurlaştırırlar.
1996
Susurluk Kazası: radikal sağcı bir militan (Abdullah Çatlı) ve İstanbul emniyet müdürlerinden Hüseyin Kocadağ aynı arabada ölürler; bu kaza istihbarat servisleri, siyasal sınıf ve mafyalaşmış yapılar arasındaki iç içeriği gözler önüne serer.
(...) Her devlet, “ulusal kimliği”yle “öteki”ni en baştan devre dışı bırakmış olur; söz konusu “öteki”, siyasal veya toplumsal bir rakip olabileceği gibi, etnik veya dinsel bir topluluk da olabilir. Nüfus topluluklarını bağlılıklarına göre tasnif etmek, kaçınılmaz olarak bazı kesimlerin “millet düşmanları” veya içeride yaşayan “gayri milli unsurlar” olarak meşruiyetten mahrum ve tasnif dışı bırakılmaları anlamına gelir. Ulusun kimlik inşa süreçleri ve kendisine saptadığı tarihsel misyonlar içinde yer almamak, o ulusun “dışına çıkmak” (huruc etmek) anlamına gelir.
Sayfa 54 - İletişim Yayınları, Dördüncü Basım, 2015Kitabı okudu
Yok etme isteği İttihatçı stratejide işin en başından beri mevcuttur. Fuat Dündar’ın Türkçe ve Fransızca bilen okuyuculara açtığı Osmanlı arşivlerindeki belgeler ittihatçı yöneticilerin tehcir kavramına yükledikleri mana konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır: topluluğun tamamına yakınının, son durakları olan Suriye çölüne varmayı başaranlar da dahil olmak üzere, ölmesi.
Sayfa 49 - İletişim Yayınları, dördüncü basım, 2015Kitabı okudu
Savaş, geniş çaplı bir demografik ve teritoryal mühendisliğe de sahne olarak, 1915’te Ermenilerin yok edilmesine yol açtı (24 Nisan genel anlamda soykırımın başladığı tarih olarak kabul edilir). Soykırım, “hiç sorunsuz ötekinin topraklarını sahiplenme”nin ve “hayatta kalanlarda itaat yaratma”nın bu aracı da İttihatçı elit açısından, sosyal Darwinci bir bakış açısından varlığıyla bile tehdit oluşturduğu kabul edilen bir Hıristiyan cemaati karşısında (kâh İslam’dan ayrı tutulan, kâh onunla kaynaştırılan) Türklüğün zaferini ilan etmenin bir aracıydı. Şehir eşrafında Kürt aşiretlerine varıncaya dek birçok aktör soykırıma katılsa da, başlıca örgütleyici Teşkilat-ı Mahsusa’ydı.
Sayfa 48 - İletişim Yayınları, dördüncü baskı, 2015Kitabı okudu