Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi

Mehmet Dikkaya

Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi kitap alıntılarını, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı toplumunda ticari kazançla ilgili başta yersiz kadercilik olmak üzere çeşitli olumsuz görüşlere dinsel kılıfların bulunması doğrudan din ile değil, dini meşrulaştırıcı şekilde algılayan Osmanlı insanının ahlak ve zihniyet dünyasıyla ilgilidir
Çiftçilerin tarımsal üretimi düşürmeye sebep olacak şekilde, işlediği toprağı terk ederek şehirlere ya da başka yerlere gitmesinin önlenmesi için sıkı yaptırımlar öngörülmüştü. Batılı düşünürlerin “doğu despotizmi” olarak nitelediği bu yapının, Avrupa feodalitesindeki efendi-köle ilişkisiyle karışan yönlerini fark etmek için devletin, halkın refahına koşullanan zihniyetini ve bunun uygulamadaki yansımalarını görmek gerekir.
Reklam
“Osmanlı toprak düzeni bir servaj (kölelik) düzeni miydi?” sorusunu getirmektedir. Görünüşte bazı benzerliklere rağmen Osmanlıdaki sipahi-köylü ilişkisi ve batıdaki senyör-serf ilişkisi (servaj usulü) birbirinden oldukça farklı bir realiteye sahiptir. Her şeyden önce sipahiler, ellerine geçirdikleri geniş toprakları kendileri işleyen ve başkasına işlettiren Avrupa’daki lord, dük, senyör gibi ayrıcalıklı bir sınıf değildir. Sipahi devletin memurudur. Orta çağ Avrupası örneğinde senyörlerin serfler üzerinde başta angarya olmak hakları vardır, yani, bu düzende keyfilik egemendir. Serfler istenildiğinde toprakla birlikte alınıp satılan köle konumundadır. Osmanlıda ise sipahi-köylü ilişkisi kanunnamelerle düzenlenmiştir, köylü, toprak mülkiyeti dışında hür insanın sahip olduğu tüm haklara sahiptir. Kaldı ki, Osmanlı toprak düzeninde, kanunlara uygun işletildiğinde toprağın işletme hakkı sürekli olarak babadan oğula geçmektedir. Bu ise özel mülkiyet hakkına benzer bir sonuç doğurmaktadır.
Batı merkantilizmi kendisini devletle özdeşleştiren bir sınıfın yararına dönük iken, arz yönlü Osmanlı ekonomi politiği ise halkın refahına yönelmiş gözükmektedir
Loncalar kendi içinde oluşabilecek yıkıcı rekabete meydan vermemek için çeşitli düzenlemeler geliştirmişlerdir. Her üyenin loncanın toplam iş hacmi içindeki payını sabit tutabilmek için loncalar, hammaddelerin sağlanması ve dağıtımından üretim koşullarına, çalışma saatlerinden çalışacak üye sayısına, ücret düzeylerinden satış fiyatlarına kadar pek çok konuda ayrıntılı kurallar geliştirmişlerdir.
Bu bakımdan ortaya “infak sistemi” diye tanımlanacak bir dünya görüşünün çıktığı tarihi bir realitedir. Bu yapı içinde, cimrilik ve her türlü pintiliğin kötülenmesi, toplum yararına yapılan harcamaların özendirilmesisebebiyle ekonomik rant sadece zenginlerin ve devlet adamlarının elinde toplanmamış, aksine topluma sürekli geri dönmüştür. Özellikle vakıflar ekonomik rantın topluma tekrar yayılmasının aracı olmuştur. Rantın topluma tekrar geri dönmesi sayesinde Osmanlı’da tabakalararası farklılıklar hiçbir zaman aşırıya varmamış, böylece sınıf (tabaka) farklılıklarından kaynaklanan büyük çatışmalar yaşanmamıştır
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.