Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi

Mehmet Dikkaya

Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi Gönderileri

Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi kitaplarını, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi yazarlarını, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'nin İktisadi Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
2012’de, bu dönemin olaylarını inceleyen Meclis Komisyonu raporunun bulgularına göre, o döneme kadar 28 Şubat’ın ekonomik maliyetinin yaklaşık 300 milyar dolara ulaştığı anlaşılmaktadır
Sayfa 189Kitabı okudu
Osmanlı toplumunda ticari kazançla ilgili başta yersiz kadercilik olmak üzere çeşitli olumsuz görüşlere dinsel kılıfların bulunması doğrudan din ile değil, dini meşrulaştırıcı şekilde algılayan Osmanlı insanının ahlak ve zihniyet dünyasıyla ilgilidir
Reklam
Osmanlılar ticaretle değil, fetihle ilgiliydiler. Bu nedenle, Avrupa'da gelişen ticaretin, özellikle uzun menzilli deniz ticaretinin hiçbir şekilde farkına varamadılar; Avrupalıların ticari politikalarını anlamadıkları için ticari karar alırken ölümcül hatalara düşmekten kurtulamadılar. Bu yüzden, dış ticaret konusunda verdikleri kararlar fayda getirmekten çok zarar getirmiştir. Kapitülasyonlar bunun tipik örneğidir. Ticaret yollarındaki büyük değişmeden haberleri bile yoktu, bu nedenlerle çevrelerinde olup bitenlere etkili cevap üretebilecek bilinç düzeyinden mahrumdular. İşte bu bilinçsizlik ve bunun doğurduğu başarısız politikalar altında gerileme kaçınılmaz olmuştur
Loncalar kendi içinde oluşabilecek yıkıcı rekabete meydan vermemek için çeşitli düzenlemeler geliştirmişlerdir. Her üyenin loncanın toplam iş hacmi içindeki payını sabit tutabilmek için loncalar, hammaddelerin sağlanması ve dağıtımından üretim koşullarına, çalışma saatlerinden çalışacak üye sayısına, ücret düzeylerinden satış fiyatlarına kadar pek çok konuda ayrıntılı kurallar geliştirmişlerdir.
“Osmanlı toprak düzeni bir servaj (kölelik) düzeni miydi?” sorusunu getirmektedir. Görünüşte bazı benzerliklere rağmen Osmanlıdaki sipahi-köylü ilişkisi ve batıdaki senyör-serf ilişkisi (servaj usulü) birbirinden oldukça farklı bir realiteye sahiptir. Her şeyden önce sipahiler, ellerine geçirdikleri geniş toprakları kendileri işleyen ve başkasına işlettiren Avrupa’daki lord, dük, senyör gibi ayrıcalıklı bir sınıf değildir. Sipahi devletin memurudur. Orta çağ Avrupası örneğinde senyörlerin serfler üzerinde başta angarya olmak hakları vardır, yani, bu düzende keyfilik egemendir. Serfler istenildiğinde toprakla birlikte alınıp satılan köle konumundadır. Osmanlıda ise sipahi-köylü ilişkisi kanunnamelerle düzenlenmiştir, köylü, toprak mülkiyeti dışında hür insanın sahip olduğu tüm haklara sahiptir. Kaldı ki, Osmanlı toprak düzeninde, kanunlara uygun işletildiğinde toprağın işletme hakkı sürekli olarak babadan oğula geçmektedir. Bu ise özel mülkiyet hakkına benzer bir sonuç doğurmaktadır.
Amerikan İslam tarihçisi Hodgson’un, bir bütün olarak İslam Uygarlık tarihini anlamak için kullandığı “tarım-temelli toplum” tanımlaması Osmanlının da ekonomik sosyal düzenini açıklamak için yararlı bakış açısı sunar.
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.