Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı

İsmail Hakkı Uzunçarşılı

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı Gönderileri

Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı kitaplarını, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı yazarlarını, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
III. Mehmet'in hocası Sadettin efendi, devlet siyasetinde mühim rol oynamış ve Haçova Meydan Muharebesi'nin kazanılmasında etkili olmuştur.
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
Süleymaniye medreselerinde, darül hadis, tıp, tabiiye, riyaziye vesair dini ve hukuki ve edebi tedrisatı yapmak için 6 medrese ile hastane, imaret, tabhane, hamam vesaire müştemilat meydana getirilmişti.
İstanbul'un meşhur yedi tepesi: Topkapı, Çemberlitaş, Süleymaniye, Fatih, Sultan Selim, Kariye ve Edirnekapı mevkileridir.
Fatih Sultan Mehmet'in sahn-ı seman medreseleri, tefsir, usulü fıkıh, fıkıh, kelam ve Arap lisaniyatı üzerine tedrisat yapan ilahiyat, İslam hukuku ve Arap edebiyatı Fakültesi idi ve henüz müsbet ilimlere mahsus olan tıp ve matematik fakülteleri yoktu. Bu ihtiyaç göz önüne alınarak mevcuda ilaveten tıp, matematik fakülteleri ile bir de darül hadis isimli medreseler yapıldı.
Osmanlılarda ilk medrese 1330 tarihinde, Gazi Orhan Bey tarafından o tarihte küçük beyliğin medreseleri merkezi olan, İznik'te yapılmış ve burada ilk müderris olarak da Türk alim ve mütefekkirlerinden Şerefüddin Davud-i Kayseri tayin edilmiştir.
Reklam
370 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İsmail Hakkı Uzunçarşılı / Osmanlı Devleti'nin İlmiye Teşkilatı 1888 yılında İstanbul'da foğan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Darülfünun'un Edebiyat şubesinin bitirerek tarih coğrafya öğretmeni olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile Balıkesir Milli Eğitim müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda Genel müdürlük görevinde bulunmuş, bir dönem
Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı
Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtıİsmail Hakkı Uzunçarşılı · Türk Tarih Kurumu Basımevi · 202225 okunma
Bunlardan şeyhulislâm oğulları mülâzemet ve nöbete girmeden birden bire ehliyeti haiz müderrislere verilecek olan Hâriç müderrisi derecesine çıkarıldılar ve bir müddet sonra kanunun tebdiliyle bunların Dâhil müderrisi olmaları kabul olundu. Pâdişâh hocalarının oğulları da Dâhil medreselerinden birisinin müderrisi itibar olundu. Kazasker oğullan kırk akçeli ve İstanbul kadıları oğulları da yirmi beş veya otuz akçelik (Hâşiye-i tecrid ve Miftah) medreseleri müderrisi oluverirlerdi. Halbuki buraları senelerce ders görüp uzun müddet mülâzemet ve nevbet bekledikten sonra yirmi beş ve otuz akçe ile müderris olanların yerleri idi; hattâ eskiden buralara aynı evsafı haiz olanlar birden ziyade ise aralarında imtihan yapılırdı.
Sayfa 49 - Zekeriya Efendi, İstanbul'da Eski Ali Paşa müderrisliği münbal olduğu zaman kırk akçeli medrese mazullerinden beş kişi ile ulemadan müteşekkil bir heyet huzurunda imtihan olup muvaffak olduktan sonra bu medrese müderrisliğine tâyin edilmişti (Atayî,
1007 H. (1598 M.)'de müderrislik ve kadılık yolu olan ilmiye teşkilâtında şöyle böyle mevcut bozukluk arttı; bu tarihe kadar medreselerde, talebeler muayyen dersleri gördükten sonra mezun olup mülâzemetle müderris ve kadı olmak için nöbet usuliyle matlab defterine kaydedilerek sıra beklerlerken bu tarihten itibaren mülâzemet alenen para ile elde edilmeğe başladı; voyvodalar, subaşılar on bin akçe mukabilinde mülâzemet satın alarak tahsil görmeden kadı olmağı başladılar.
Sayfa 48
Mülâzemet kanununa aykırı olarak Kanuni Sultan Süleyman, kendisine güzel kasideler takdimiyle teveccühünü kazanmış olan Şair Baki'yi sıra bekletmeden mülâzım defterine kaydettirerek bir sene sonra 971 H. (1563 M.)'de yirmi beş akçe ile Hâşiye-i tecrid müderrisliğine tâyinini irade etmiştir. Halbuki Ruznamçe-i hümayunda kayıtlı olup nevbet bekleyen mülâzımlar varken bir medrese talebesinin iki sene içinde mülâzım ve arkasından da müderris olmasının doğru olmadığmı Rumeli kazaskeri Hâmid Efendi arz ile itiraz etmiş ise de Pâdişâh kati olarak emredince Baki Efendi 971 Şevval (1564 Mayıs)'de otuz akçe ile Silivri'de Piri Paşa medresesi müderrisliğine tâyin edilmiştir.
Sayfa 46
Reklam
Bu tedris kanunnamesine göre aşağıdan yukarıya yani Hâşiye-i tecrid medresesinden başlayarak muhtelif medrese derecelerinde mantıktan Şerh-i şemsiye, kelâmdan Hâşiye-i tecrid, belâgatten Mutavvel, kelâmdan Şerh-i tevali, belâgatten miftah, usul-i fıkıhtan Tavzih ile bunun şerhinin şerhi olan Telvih ve yine usul-i fıkıhtan Adud şerhi ve fıkıhtan hidaye ve en son tefsir dersleri okutuluyordu.
Sayfa 39
Süleymaniye külliyesinin inşaatına, bir altın filori elli dokuz akçe hesabı üzerinden sekiz yüz doksan altı bin üçyüz seksen üç filori yani gümüş Osmanlı akçesi olarak beş yüz otuz yedi yük (yüz bin akçe bir yüktür) seksen iki bin dokuz yüz akçe sarfedilmiştir.
Sayfa 36 - Süleymaniye Medreseleri
Fatih Sultan Mehmed'in Sahn-ı Seman medreseleri, tefsir, usul-ı fıkıh, fıkıh, kelâm ve Arap lisaniyatı üzerine tedrisat yapan ilahiyat, İslâm hukuku ve Arap edebiyatı Fakültesi idi ve henüz müsbet ilimlere mahsus olan Tıb ve Riyaziyat (Matamatik) Fakülteleri yoktu. Bu ihtiyaç gözönüne alınarak mevcuda ilâveten Tıb, Riyaziye Fakülteleriyle bir de Dârü'l-hadîs isimli medreseler yapıldı.
Sayfa 33 - Süleymaniye Medreseleri
İlm-i kelâm denilen ilim, Abbasiler zamanında İslâm âlemine girmiş olan Yunan-ı kadimin fizik, metafizik, matematik, kimya ilimlerinden bahseden ve aklî ilimlerin telkinlerini ihtiva eyleyen bir fikir mecmuasıdır. İlm-i kelâm İslam âleminde derhal taammüm etmemiş ve ibtida bu hususta Mûtezile mezhebine mensup âlimler tarafından tedris ve müdafaa olunmuştur; fakat İslâmiyette fikir cereyanlarının genişlemesi ve ilmî münazaranın başlaması üzerine naklî delillere aklî delillerle mukabele edilmesi zarurerti, kelâm ilminin diğer İslâm alimleri asaında da kabul ve taammümünü mûcip olarak bu suretle islâm felsefesi teessüs etti.
Sayfa 23 - MEDRESELERDE OKUTULAR ESERLERDEN BAZILARINA DAİR MUTALÂA
XVI. asır sonlarına doğru III.Murad zamanında İstanbul'a gelerek Historie du Serail et de la Cour isimli bir eser yazmış olan Michel Bondier, o tarihlerde Osmanlı memleketlerinde 120 medrese, 89 hastahane, dokuz bin talebe bulunduğunu beyan etmektedir. Bu tarihlerde medrese adedi Türkiye'de her halde bu miktardan dört, beş misli ziyadedir; çünkü bu XVI. asır sonlarında yalnız İstanbul suru dahilinde elliden ziyade medrese bulunduğu gibi sur haricinde ve vilâyetlerde pek çok medrese vardı. Yine bu tarihlerde şeyhulislâm Zekeriya Efendi İstanbul kadısı bulunduğu sırada İstanbul tahririni yapmış olup burada 1656 muallimhane kaydetmiştir ki bunların bir haylısı medresedir. Esat Efendi kitapları arasındaki 3384 numaralı bir mecmuada nefs-i İstanbul'da (yani sur dahilinde) aşağı medreselerin seksen sekiz, pâdişah ve hanedan medreselerinin yirmi sekiz, Eyüp medreselerinin yedi olduğu beyan ediliyor. Yine aynı mecmuada Edirne'de yirmi iki medrese bulunduğu yazıldığı gibi Rumeli medreseleri de şehir adları sırasında gösterilmiştir. Evliya Çelebi XVII. asır ortalarına doğru Eyüp, Galata ve Üsküdar'da yüz otuz beş dârü'l-hadîs bulunduğunu yazmaktadır. Bunların arasında medreselerin bulunduğuna şüphe yoktur.
Sayfa 17
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.