En Beğenilen Osmanlı Diplomasisi kitaplarını, en beğenilen Osmanlı Diplomasisi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Osmanlı Diplomasisi yazarlarını, en beğenilen Osmanlı Diplomasisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı diplomatlarının, devlet tecrübesi çok olan ve devletin onurunu en iyi derecede temsil edebilecek yüksek memurlardan seçildiğini görmekteyiz. Yabancı bir devletle, bu Hıristiyan olsun veya müslüman olsun, yapılan siyâsî ve diplo matik temaslarda görev alan yüksek dereceli memurların, bir diplomat olarak diplomatik protokolü iyi bilmesi gerekmektedir. Diplomasi ile alâkalı eserler incelendindiğinde, Osmanh Devleti’nin muhatabı olan devlet diplomatları da, her firsatta diplomat muhatabım taciz etmeyi ve onun şahsında devletinin gururu ve onuru ile oynamayı denemek istemişlerdir, fakat hemen hemen her defasında da, Osmarüı diplomatlarının tavizsiz tavırları karşısında niyederine nâil olamamışlardır
a) Fransız tüccarlarının Osmanlı topraklarında Türklerin verdiği kadar vergi ödeyerek ticâret yapabilecekler,
b) Fransa, Osmanlı topraklarında konsüler yargı organları kuracak ve Osmanlı makamları bu organların verdiği kararları uygulayacak,
c) Osmanlı topraklarında yaşayan tüm Fransız yurttaşlarına tam dînî hürriyet tanınıyor ve kutsal yerleri koruma ve bakma görevi veriliyordu,
d) Korunma güvencesi olarak Akdeniz'deki Hıristiyan gemileri Fransız bayrağı çekeceklerdi.
1665 yılında Viyana'ya gönderilen Kara Mehmed Paşa'nın sefâret heyeti ne sefâret kâtibi olarak katılan Evliya Çelebi'nin seyâhatnâmesinde, şu bilgiler verilmektedir:"Çûnki ale's-sabah oldı, Paşa'ya başvekil ve Başkomsar ve ikinci vezir huzûr-ı paşaya gelûp, yer öpüp, Çesar size selamlar itdi; buyurun, cümle murâdınuz üzre alayınız olsun, deyü kraldan bir cevâhirli ve sekiz atlı bir Hinto araba getürdiler kim hakka ki, Çasar krala mahsus araba-i murassa'dur kim gören âdemin dîdeleri hîrelenir. Hemân Paşa, ben arabaya binmem ve biz Osmanluyuz, bizüm mutâdımuz kûheylân atlara binüp, cirid oynayup gazalara gitmekdür Bizüm İstanbul'da böyle arabalara avratlar biner, bize lâzım değildür
1720 yılında Viyana'ya gönderilen İbrahim Paşa'nın sefâretnâmesinde, Avusturyalılar, şehre girerken dergâlı-ı âlî yeniçerilerinin elçinin arkasından yürümelerini ve tüfenklerini yukarıda değil aşağıda tutma larını istemişler, ancak bu istek kabul edilmemiştir. Buna mukabil, İstanbul'a gelen yabancı elçilerin şehre girişlerinde bayraklarını açmaları veya askeri bando kullanmaları her zaman mümkün değildi. Bazen askeri müziğe müsaade edilirken, bayraklarını açmalarına izin verilmezdi.
1554 yılında İstanbul'a gönderilen Avusturyalı elçi Busbecg, Osmanlıların yabancı elçilere "Casus" muamelesi yaptıklarından yakınmakla, fakat hemen akabinde de bu davranışta pek haksız olmadıklarını vurgulamaktadır.