Osmanlı Diplomasisi

Ali İbrahim Savaş

Osmanlı Diplomasisi Gönderileri

Osmanlı Diplomasisi kitaplarını, Osmanlı Diplomasisi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Diplomasisi yazarlarını, Osmanlı Diplomasisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1720 yılında Viyana'ya gönderilen İbrahim Paşa'nın sefâretnâmesinde, Avusturyalılar, şehre girerken dergâlı-ı âlî yeniçerilerinin elçi­nin arkasından yürümelerini ve tüfenklerini yukarıda değil aşağıda tutma­ larını istemişler, ancak bu istek kabul edilmemiştir. Buna mukabil, İstanbul'a gelen yabancı elçilerin şehre girişlerinde bayraklarını açmaları veya askeri bando kullan­maları her zaman mümkün değildi. Bazen askeri müziğe müsaade edilir­ken, bayraklarını açmalarına izin verilmezdi.
Gerek Osmanlı elçilerinin sefâretnâmelerinde ve gerekse sınır tahdit raporlann da tartışmalara sebep olan bu diploma­tik kaide, eşit şartlarda müzâkere ve mükâlemeyi gaye edinmiş ve Devlet-iAliyye-i Osmaniyye’nin şânu şerefini tekmîl için de­vamlı başvurulan bir düstur olmuştur. Osmanlı diplomatlarının bu kaidenin uygulanmasında ısrar etmelerinin sebebi, ya­ bana, özellikle Hıristiyan diplomatların her firsatta Osmanlı diplomatlarıru taciz etme ve savaş meydanlarında kaybolan onurlarım bu görüşmelerde kurtarmak gayrederidir; veya, Yirmisekiz Mehmed Efendi’nin Sefâretnâmesinden de anlaşılaca­ğı gibi, ömründe hiç Osmanlı görmemiş yabana bir devlet adamının, Osmanlı elçisini görmek istemesi ama onun ayağı­na gitmeyi gururuna yedirememesi gibi olaylardır.
Reklam
Osmanlı diplomatlarının, devlet tecrübesi çok olan ve devletin onurunu en iyi derecede temsil edebilecek yüksek me­murlardan seçildiğini görmekteyiz. Yabancı bir devletle, bu Hıristiyan olsun veya müslüman olsun, yapılan siyâsî ve diplo­ matik temaslarda görev alan yüksek dereceli memurların, bir diplomat olarak diplomatik protokolü iyi bilmesi gerekmekte­dir. Diplomasi ile alâkalı eserler incelendindiğinde, Osmanh Devleti’nin muhatabı olan devlet diplomatları da, her firsatta diplomat muhatabım taciz etmeyi ve onun şahsında devletinin gururu ve onuru ile oynamayı denemek istemişlerdir, fakat he­men hemen her defasında da, Osmarüı diplomatlarının taviz­siz tavırları karşısında niyederine nâil olamamışlardır
1521 yılında Belgrad'ın fethinden sonra Kanuni Sultan Süleyman, tebrike gelen ve ilişkileri hususunda teklifte bulunan devletlerden sadece Venedik ve Regusalıların istekleri kabul elmiş ve Venedik’e üç yılda bir değiştirmek kaydı ile İstanbul’da elçi bulundurma hakkı vermiştir. Bu antiaşma ile Os­manlı Devleti, düzenlenmesi planlanan Rodos seferinden önce, Adalar Denizi ve Akdeniz'de herhangi bir sorunun çıkmasını önlemek istemiştir.
1554 yılında İstanbul'a gönderilen Avusturyalı elçi Busbecg, Osmanlıların yabancı elçilere "Casus" muamelesi yaptıklarından yakınmakla, fakat he­men akabinde de bu davranışta pek haksız olmadıklarını vurgulamaktadır.
Osmanlı diplomasisinde dönüm noktaları
Osmanlı dış politikasına ve diplomasisine yön veren ve onları önemli ölçüde etkileyen olayların başında 1606 Zitvatorog Barışı gelmektedir. Bu barışın ehemmiyeti, Osmanlı Devleti'nin daha önce ‘ "Viyana Beyi” olarak hitap ettiği Avusturya-Roma imparatorunun “ Kaiser’ olarak tamnması ve senelik cizyeden (trihut) vazgeçmesi ile açıklanabilir. Osmanlı diplomasisinde dönüm noktalanndan biri olan bu antlaşma ile diplomatik manada ilk prestij kaybı meydana gelmiştir. Bunu takiben 1699 Karlofça Barışı ile, Osmalı tarihînde ilk defa yabancı bir devletin tavassutu kabul edilmiş ve Osmanlı diplomasi literatüründe eski Moskov Prensi olan Rus Çarı’nın “Çarlık” ünvanı kabul edilmiştir.
Reklam
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.