Öne Çıkan Osmanlı Tarihi Kayı 2 kitaplarını, öne çıkan Osmanlı Tarihi Kayı 2 sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Osmanlı Tarihi Kayı 2 yazarlarını, öne çıkan Osmanlı Tarihi Kayı 2 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Diğer taraftan Fatih'i, İstanbul'u fethetmekle birlikte aşkına kavuşmuş maşuk gibi artık payitahtta gününü gün edecek, zevk ü safa sürecek diye bekleyenler kısa sürede yanıldıklarını görecekti. Zira onun asıl aşkının ilayı kelimetullah yani Cenab-ı Hakkın ismi şerifini cihana yaymak olduğu gerçeği bir kez daha zihinlere kazınacaktı.
Nitekim onun otuz yılı bulan saltanat döneminde, fetih dalgası Sırbistan, Arnavutluk, Mora, Bosna, Hersek, Eflak, Boğdan, Kırım, Dalmaçya ve Hırvatistan ülkelerini sardı ve yuttu. Batılıların bel bağladığı Akkoyunlu Uzun Hasan'ın kudretli devleti, bir pençede inkıraza verildi. Trabzon Rum imparatorluğu, İsfendiyar ve Karaman beyliklerine son verilerek Anadolu birliği büyük ölçüde kuruldu. Çağının en büyük deniz gücüne sahip devletlerinden Venedik'in unvanı, yerle bir edildi. Artık Venedik şehrinin kulelerinden Osmanlı akıncılarının yaktığı ateşler korkuyla karışık bir gıptayla izlenir olmuştu. Ve Fatih 1481'de, ahfadına her bakımdan muazzam bir devlet bırakarak hayata gözlerini kapadı.
Ünlü mütefekkirlerimizden Ahmet Hamdi Tanpınar; "bir vatanı olmak, hür ve müstakil yaşamak, tarihine sahip çıkmak bir takım mükellefiyetlerle kabil olan nimetlerdir" der.
Fatih'in Bosna rahiplerine verdiği ahitname Osmanlıların din adamlarına yaklaşımını ve inanç özgürlüğüne verdiği değeri gösterdiği kadar Bosnalıların veya Balkanlardaki milletlerin hiçbir zorlama olmadan İslamlaşmasına da ışık tutmaktadır. Ahitnamenin sureti şu şekildedir:
Yardım Allah'tandır.
Ben ki, Sultan Murad Han oğlu Sultan Mehmed Han'ım.
Üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum.
Söz konusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gerekse kaçanlara emn ü aman olsun ki, memleketimize gelip korkusuzca meskun olsunlar ve kiliselerinde yerleşsinler. Ne ben ne vezirlerim ve ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir şekilde karışıp incitmeyecektir. Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışarıdan memleketimize getirecekleri kimselere dahi.
Yeri ve göğü yaratan Allah hakkı için, Ulu Peygamberimiz hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, yüz yirmi dört bin Peygamber hakkı için ve kuşandığım kılınç hakkı için en ağır bir yemin ile yemin ederim ki;
Yukarıda belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime itaatkar oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir.
28 Mayıs (1 Muharrem sene H. 883- M. 1478)
Fatih ise seferlerinde uyguladığı gizlilik prensibini ilk kez çiğniyor ve Uzun Hasan'a mektup göndererek hazır olmasını, baharda üzerine yürüyeceğini bildiriyordu.
Fatih mektubuna: "Kuvvet ve kudret ancak Cenab-ı Hakk'a mahsustur" dedikten sonra şöyle devam etmişti.
"Bundan önce annenin ricası ile pençe-i gazabımdan kurtulmuştun. Biz de seni ıslah olmuş ve semt-i salaha yönelmiş kabul ederek affetmiştik. Halbuki senin gibi bir zalimin benim zamanımda saltanat davasında bulunması haramdır. Senin kendin gibi birkaçına şiddet yoluyla galip gelmene, kendi topraklarında gösterdiğin gurur ve azametine hatta bütün kudret ve şevketine bizim müsaade ve müsamahamız sebep oldu. Buna rağmen gururlanarak ve kendinden geçerek padişahanem hukukunu unutarak adaletli idarem altında rahat yaşayan Tokat'a ve sonra da Karaman ülkelerine askerlerini göndererek ahaliye zulmettiğin birtakım şiddetlere başvurduğun ve rezaletlere sebep olduğun malumumuzdur.
Onun için cezanı vermek üzere bu yılın baharında harekete karar verdik. Seni affetmek katiyen düşünülmemektedir. Beyhude zahmet çekme. Bundan sonra elçimiz ok ve görüşme dilimiz kılıçtır. Sen vilayet yıkmayı padişahlık mı zannettin? Çekinmeden, korkmadan topraklarımıza tecavüz ettiğin için kılıcımız senin göğsünde kana bulanmalıdır. Mert isen meydana gel. Namert gibi delikten deliğe girme. Hazırlıklarını yap, haber verilmedi deme. Zira ki vücud-ı habisin arza-i telefdür ve bu babda özür ve bahane bertaraftır.
Birleşme aleyhtarları arasında bulunan Grandük Lukas Notaras'ın şu sözleri hem bu gerçeği hem de halkın duygularını dile getiriyordu:
“İstanbul'da kardinal şapkası görmek yerine sultan sarığını görmek daha iyidir."
Üsküdar bir ulu rüyâyı görenler şehri,
Seni gıptayle hatırlar vatanın her şehri,
Hepsi der: Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?
Bizim İstanbul'u fethettiğimiz mutlu günü.
Elli üç gün ne mehâbetli temâşa idi o. Sanki halkın uyanık gördüğü rüyâ idi o.
Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatıradan
Elli üç günde o hengâme görülmüş buradan,
Canlanır levhâsı hâlâ beşer ettikçe hayâl;
O zaman ortada, her saniye gerçek bir hâl.
Gürlemiş Topkapı'dan bir yeni şiddetle daha.
Şanlı namıyle "büyük top" denilen ejderha.
Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece.
Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Haliç'e
Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak.
Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,
Görmüş İstanbul'a yüzbin meleğin uçtuğunu,
Saklamış durmuş, asırlarca, hayâlinde bunu.