Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar

Enes Türkoğlu

En Eski Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar Gönderileri

En Eski Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar kitaplarını, en eski Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar sözleri ve alıntılarını, en eski Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar yazarlarını, en eski Osmanlı Tarihi'nden İlginç Hikaye ve Anekdotlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
'Köylü milletin efendisidir' vecizesi aslında Kanuni Sultan Süleyman'a aittir. Bir gün mahremleriyle görüşürken onlara "Velinimet-i alem kimdir?" diye sormuştur. Onlar da "Padişah efendimizdir" diye cevap verince Kanuni, " Hayır, dünyanın efendisi reayadır ki, ziraat ve herâset emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisab ettikleri nimetle bizleri it'âm ederler" demiştir.
Myy'ın Önce 'Makbul' Sonra 'Maktul' İbrahim Paşa'sını Tanıyalım
Frenk lakabı ise; Sadrazamlığı zamanında mitoloji de "Üç Güzeller" ismiyle bilinen heykel grubunu Budin'den Sultanahmed Meydanı'na getirtmesinden dolayı verilmiştir. Bu durum o devirde pek uygun karşılanmamış, hatta şair Figani bu durumu beğenmeyenlerin adeta sözcüsü olarak şu beyiti yazmıştır; "Dünya'ya iki İbrahim geldi, biri put kırdı biri put dikti."
Reklam
Hüseyin Paşa son derece kuvvetliydi. Rivayete göre İstanbul'a gelen İran elçisi memleketinden getirdiği bir yayı Sultan Dördüncü Murâd'a takdim etmişti. Kurulu bir vaziyette bulunan yayın özelliği, boşaltıp yeniden kurmanın son derece zor olmasıydı. Nitekim sarayda düzenlenen bir müsabakada hiçbir şahıs bu yayı boşaltamamış ve padişah yayın Ağa Kapısına asılmasını ve bu işi yapacak olan şahdın kendisine bildirilmesini istemişti. Bu arada Ağa dairesinde hizmet etmekte olan Hüseyin Paşa yayı kurup boşaltmış ve durum Sultan Murad'a bildirilmişti. Hüseyin Paşa, daga sonra aynı hareketi Sultan'ın ve İran elçisinin huzurunda birkaç defa tekrarlayınca, Sultan pek beğendiği bu genci bir daha yanından ayırmdı.
Böyle bir çölden geçerken bir müddet sonra Yavuz, atından inerek yürümeyr başladı. Askerler hayret ve dehşet içindeydi. Atların bile kanının kaynadığı, zor yüründüğü bu çölde, 'Sultan niye atından inip yürüyor' diye fısıltılar başladı. Bu degşet içinde askerler de aylarından inip yürümeye başladılar. Askeri Paşalar, Yavuz'un can dostu olan, veziri ve yardımcısı Hasan Can'a; "Ne olur Hünkar'a sorun, acep bu ne iştir?" dediler. Hadan Can bu halin neyin nesi olduğunu Padişah Yavuz Sultan Selim Han'a sorunca, Yavuz gür sesiyle; "Hasan, Hasan görmüyor musun? Önümüzde Allah'ın Resulü, Fahri Kâinat Efendimiz yürüyor. Bize yol gösteriyor, rehber oluyor, tercüman oluyor. O yaya yürürken, biz nasıl at üzerinde olabiliriz?" dedi.
'Şamaroğlanı' Osmanlı'da şehzadeye ders veren öğretmenin ders sırasında öğrencisine kızdığı vakit, ders verdiği ve hata yapan şehzade yerine dayak atılan kişiye verilen genel bir isimdir.
Sultan II.Abdulhamid Han'ın başkâtibi Esad Bey anlatıyor: "Bir gece yarısı, çok mühim bir evrakın imzası için Sultan'ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. Acaba Sultan'a bir Emr-i Hak mı vaki oldu diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım, açıldı. Sultan, elinde havlu ile yüzünü kuruluyordu. Tebessüm ederek, 'Evlad, bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Daha kapıyı ilk vuruşunuzda uyandım. Abdest aldım. Onun için geciktim. Kusura bakma. Ben bu kadar zamandır bu milletin hiç bir evrakını abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayalım' dedi. Besmele çekerek evrakı imzaladı.
Reklam
79 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.