Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı'da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü

Kemal Beydilli

Osmanlı'da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı'da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü kitap alıntılarını, Osmanlı'da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İmamların eğitim durumlarına işaret eden kayıtlar, bunların genelde muntazam bir öğrenim görmüş oldukları izlenimini vermemektedir. Askerî imamlar örneğinde olduğu gibi içlerinde yeterli eğitime sahip olmayanların da mevcud olduğu ve dinî bilgiler dışında başka konular hakkında fazla bir vukufa sahip olmadıkları gözlenmektedir.
"Bu durumun, genel bir şikayet konusu olarak özellikle 18. yüzyılın sonlarına doğru gözle görünür bir halde hüküm sürmekte olan yaygın cehaletin bir neticesi olduğunu düşünmek yanlış olmaz. III. Selim devri düşünür ve devlet adamlarından Behic Efendi’nin vurguladığı gibi, Anadolu ve özellikle Rumeli’de dinî bilgiler cihetiyle büyük bir cehalet hüküm sürmektedir ve hemen Edirnekapu’dan başlamak kaydıyla bu konuda çok ciddi tedbirlerin acilen alınması icab etmektedir. Bu dönemde Anadolu ve Rumeli’deki camilerin cemaat kıtlığı yaşadıkları, medrese talebelerinin azaldığı, ibadet ve eğitime olan eğilimin zayıfladığı, ortalığı ülema kılıklı cehelenin doldurduğu ısrarla belirtilmektedir. Camie müdavemet ve ibadete riayet hususunda bu devirde çıkartılan ve ileride de çıkartılmasına devam edilecek olan fermanların yoğunluğu bu kayıtlardaki gerçeklik payını teyid etmektedir."
Reklam
Mahalle İmamları Osmanlı şehir örgütlenmesi içinde mahalleninözel konumu, mahalle imamlığını önemli bir vazîfe olarak öne çıkarmıştır. Büyük yangınların yol açtığı olağanüstü hallerde mesken sıkıntısına çözüm bulmak amacıyla kefere ile aynı evi paylaşmaya, şi‘âr-ı İslâmiyye’den hâric ve şer‘-i şerîfe ve kanûn-i münîfe mugayır olması gerekçesiyle getirilen yasaklamaların da işaret ettiği gibi, aynı çatı altında olmamak kaydıyla veya XVI. yüzyıl örneklerinde olduğu gibi, henüz ayrı bir mahalle teşkil edecek kadar nüfûs etkinliği içinde bulunmama sebebiyle gayrımüslim halkı da içine alabilmekle beraber, Müslüman mahallesi, genel olarak İslam ahali ağırlıklıydı. Mahalle, merkezde yer alan ve camiden ziyade bir mescid etrafında gelişir ve mescide minber ilavesi ile oluşan camiler zamanla yeni mahallelerin de doğuşuna yol açabilirdi. Mescidin minber ilavesiyle cami haline getirilmesi genelde ahalinin ihtiyacı vemahallenin belirli bir nüfusa ulaşması neticesi olarak gündeme gelmektedir. Minber vazetmek isteyen hayır sahibi, hatiblik cihetiyle ilgili ödemeleri de üstlenirdi. Bu konuda yapılan başvuru, mahal kadısının arzıyla bildirilir ve minber vaz‘ı izn-i sultanî ile gerçekleşirdi.
Askerî İmamlar Resmî konumlu imamlar arasında orduda hizmet görmekte olanların önemli bir yer işgal ettikleri açıktır: Eski askerî sistem dâhilinde özellikle Yeniçeri Ortaları’nda, Nizâm-ı cedîd ile kurulan talimli asker ocaklarında, serhadlerdeki müstahkem mevkiilerde, askerî teknik sınıflar içinde (top ve humbarahanelerde), askerî eğitim müesseselerinde (deniz ve kara mühendishanelerinde) donanma ve Tersane’de ve nihayet yeni kurulan askerî hastahanelerde (Maltepe Hastahanesi, h. 1243) dinî hizmetlerin imamlar eliyle gerçekleştirildikleri ve bunların padişah beratı ile tayin edildikleri ve muayyen maaşlara bağlanmış oldukları bilinmektedir.
"... III. Selim devrinde Ramazan ayının girmesiyle birlikte tertiplenen huzur derslerinde hocaların ilmî seviyesi düşük konuşmalarından şikayet edilmekte olması ve hatta bunların padişah huzurunda kavgaya tutuşurcasına ellerindeki kitapları karşılıklı olarak birbirlerine atmaları gibi nâhoş sahneler veya II. Mahmud’un, 1828-29 harbi esnasında Rus cephesinden gelen bir meserret mektubunu herkesin duyup sevinmesi için yüksek sesle okunmasını başimamı Zeynelabidin Efendi’den istediğinde, mektubun baş taraflarını okumaya girişen imamın gerisini çıkartamadığından, bizzat padişahın ayağa kalkıp mektubu elinden alarak yüksek sesle okuduğuna dair kayıt, bu yöndeki zafiyet hallerine işarettir. Huzur derslerinin seviyesizliği ile ilgili şikayetlerin ise Sultan Reşad devrinde de dile getirilmekte olduğu bilinmektedir."
Emir İmamların, idarî ve eğitim görevlerinin giderek ellerinden alındığı ve nihayet imparatorluğun son dönemlerinde nikâh işlerinden de uzaklaştırılmaları neticesinde, kendilerine cenaze, defin ve -yapılan şikâyetlerde çarpıcı bir şekilde dile getirilen ifadeyle- yalnızca gassallık hizmetinin kalması, çağdaş bir devlet mekanizmasının kurulmasıyla ilgili gelişmelerin kaçınılmaz neticesi olduğuna şüphe yoktur
Reklam
Müftü 1716-18 Venedik-Avusturya savaşlarında düşman istilasına uğrayan yerlerde 0 tahrib olunan camiilerin yeniden ihyası söz konusu olduğundan, buralara yeni camiler ve gerekli tayinler yapılmıştır
Daha evvelki yüzyıllarda görülen timar sahibi imamların varlıklarına Kemah’ta kale camii imamı Yusuf’un imamete mahsus gedik timarı tasarruf etmekte olması (1871) örneğinin gösterdiği gibi timar sisteminin ilgasına rağmen hâlâ raslanabilmektedir.
"Medreselerde ve camilerde verilen derslerin kalitesinin yetersizliği, eskiden verilen derslerle kıyas edildiğinde, onların yanında çocuk oyunu gibi kaldıkları hakkında, genel cahillik ve ilmî zafiyet noktalarını dile getiren bu gibi kayıtlar ayrıca aynı devrin düşünürlerinden Ömer Faik tarafından da acı bir şekilde dile getirilmiştir."
Müezzin Özellikle kırsal kesimde imamların, imamet vazîfesini yerine getirdikten sonra kendi tarla ve bahçelerinde çalışmakta oldukları ve muhtemelen de esas geçim kaynaklarını bu tür işlerden sağladıkları istidlal edilmekte; şehir ve kasabalarda ise ticaret ve esnaflık dâhil daha başka işlerle iştigal etmeleri kaçınılmaz olarak doğal karşılanmaktaydı.
Reklam
Müftü İmamlık cihetinin babadan oğula devredilmesi şartının geçerliliği, bu iş için gerekli dinî eğitimin aile içinde alındığı ve imamların çocuklarını kendilerine halef olmak üzere yetiştirdikleri kanaatini uyandırmaktadır.
Soğanağa Câmii ve Mahallesi
Soğanağa Câmii ve Mahallesi Soğanağa Mahallesi, İstanbul’da imparatorluk sarayına uzanan Divanyolu üzerinde yer alan, devlet ricali, yüksek memur, ulema, saraylı ve sarayla irtibatlı olanlar, çeşitli iş sahipleri, tüccar ve genelde devrin önde gelenlerinin ve zengin kesiminin oturduğu bir kibar mahallesidir. Reisülküttaplardan Raşid ve Galib Efendilerin ve Nizâm-ı cedîd’in önde gelen ricalinden İbrahim Kethüda’nın haneleri burada bulunmaktaydı.
II. Mahmud’un, 1828-29 harbi esnasında Rus cephesinden gelen bir meserret mektubunu herkesin duyup sevinmesi için yüksek sesle okunmasını başimamı Zeynelabidin Efendi’den istediğinde, mektubun baş taraflarını okumaya girişen imamın gerisini çıkartamadığından, bizzat padişahın ayağa kalkıp mektubu elinden alarak yüksek sesle okuduğuna dair kayıt, bu yöndeki zafiyet hallerine işarettir.
1828/29 Rus savaşı esnasında, Bulgar halkın işbirliğiyle gelişen düşman istilası sebebiyle pek çok cami hasar ve tahribat görmüş ve Müslüman ahali yerinden oynamıştır.
İmamların gayrımüslimlerin de nikahlarını kıydıklarına dair bilgiler mevcuttur.
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.