Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı

Remzi Demir

Öne Çıkan Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı Gönderileri

Öne Çıkan Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı kitaplarını, öne çıkan Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı yazarlarını, öne çıkan Osmanlılar`da Bilimsel Düşüncenin Yapısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğrusunu söylemek gerekirse, altı asırlık Osmanlı bilim tarihi boyunca, kapsamlı bir çeviri etkinliği yaşanmamıştır; dönem dönem çeviriler yapılmış, ancak önemli eserlerden çok önemsiz eserler, bilimsel eserlerden çok edebi ve tarihi eserler çevrilmiş­tir.
Reklam
Islam bilim geleneğinin ve bu geleneğin üzerinde yükseldiği Yunan bilim geleneğinin temel eserlerinden sadece birkaç tane­ sinin Türkçeye kazandırılmış olmasını son derece önemli bir ye­ tersizlik olarak kabul etmek gerekir. 16. yüzyıla kadar, Aristote­ les 'in, Batlamyus'un ve Galenos'un ve diğer taraftan İbn Si­ na'nın (el-Kanunf i't-Tıb istisna tutulacak olursa), Beyruni'nin ve İbnü'l-Heysem'in büyük eserleri ve 16. yüzyıldan sonra, Kopernik'in, Galilei'nin, Kepler'in ve Newton'un büyük eserleri çev­rilmemiş ve Türkçe olarak işlenmemiştir.
Hiç kuşkusuz ki en önemli nedenlerden birisi, fiziğin, yani doğadaki oluşumları inceleyen doğa-bilimlerinin haram olduğuna inanılmış olmasıdır. Nitekim, 17. yüzyılın ikinci ya­rısı ile 18. yüzyılın birinci yarısında yaşayan ve Saçaklızade lakabıyla tanınan Muhammed ibn Ebi Bekr el-Mar'aşi (Ölümü 1732), Tertlb el-' Ulum (Bilimlerin Dizilmesi) adlı eseri­nin Birinci Bölüm'ünde, mantığın şeri açıdan değerini belir­lerken, ''Mantığın felsefeyle ilişkili olması, haram olmasını gerektirmez;çünkü felsefe, bütün dallarıyla haram değildir. Felsefeden haram olanlar, sadece metafizikle ve fizikle ilgili olanlardır; ancak hesap da felsefeye dahil olduğu halde, haram değildir." demiş ve fiziğin haram olduğunu açıkça beyan etmiştir.
Osmanlı bilim ve teknoloji tarihinde, askerler, öncü ve devrimci bir misyona sahiptir.
Osmanlılar Dönemi'nde mevcut Kuramsal Çerçeve, mevcut bilgi arama yöntemleriyle desteklenmiş ve yeni bir bilgi arama yöntemi arayışına girilmemiştir.
Reklam
Yobaza iş mi verilir makam mı verilir
Fatih Sultan Mehmed Han, Medaris-i Semaniyye'yi kurmuş ve ''Usulüne uygun olarak tedrisat yapılsın'' diye vakfiyesine kayıt düşürmüştür. Haşiye-i Tecrid ve Şerh-i Mevakıf'ın okutulmasını istemiştir. Sonra gelenler ise ''Bu dersler felsefeyle ilgilidir." diyerek kaldırmışlar ve onların yerlerine Hidaye ve Ekmel okutmaya başlamışlardır. Ancak bunlarla yetinmek makul olmadığı için, sonunda ne felsefe kalmış ne de Hidaye ve Ekmel kalmış ve Anadolu'da ilim pazarına kıtlık girmiştir.
Osmanlı Devleti, siyaset anlayışı gereği , sömürgeci değil, ama korumacıdır; yani yönetimi veya denetimi altına aldığı ülkelerin, bütün iktisadi kaynaklarını, Osmanlı Ülkeleri'ne aktarmayı, Nizam-ı Alem (Evren'in Düzeni) ülküsü açısından sakıncalı görmüş ve Şeriat ve Örf tarafından belirlenmiş vergi gelirleriyle yetinmeyi uygun bulmuştur (Demir 2014; 81).
Gazzali doğa bilimlerine ilişkin araştırmaların temel dayanaklarından bir isi olan ''Nedensellik İlkesi''ne karşı çıkmakta ve geleneksel İslami öğretinin bu yöndeki görüşünü güçlendirmektedir. Sonuç olarak hem matematiksel ve hem de fiziksel bilimler,Gazzali tarafından sorgulanmakta ve bazı nedenler yüzünden, yasaklanmasa bile, açıkça sınırlanmaktadır; bu eğilimin,sonraki dönemlerde ve bu arada Osmanlı Dönemi'nde Müslüman düşünürlerin çoğunluğu tarafından benimsendiği ve eğitim kurumları olan medreselerde uygulamaya sokulduğu görülmektedir.
Buna karşılık, laiklik için gerekli olan düşünsel temellerin 17. yüzyılın birinci yarısında atılmış olduğunu görmek oldukça şaşırtıcıdır. Katib Çelebi, yukarıda adı geçen Mizan el-Hakk fi İhtiyar el-Ahakk adlı meşhur eserinin girişinin sonuna eklediği ''Tenbih'', yani ''Uyarı'' başlıklı bölümünde, bu risalesini yazma gerekçesini açıklarken ve burada, dini gerekçelerle çatışmakta olan insanları , birbirlerini anlamaya ve hoş görmeye çağırırken laiklik çözümüne büyük ölçüde yaklaşmıştır; ona göre, insanlar yaratıldıkları andan beri fırka fırka ayrıldıkları ve her fırkanın kendine göre bir mezhebi ve kendine göre bir meşrebi olduğu için, akıl sahipleri, bu ayrılığın hikmetini düşündükten ve inceledikten sonra, altında birçok neden bulacaklar ve kimsenin mezhebine ve meşrebine saldırmya yeltenmeyeceklerdir (Demir 2014; 69).
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.