Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2018 Yaz

Öykülem - Sayı 13

Öykülem

Öykülem - Sayı 13 Gönderileri

Öykülem - Sayı 13 kitaplarını, Öykülem - Sayı 13 sözleri ve alıntılarını, Öykülem - Sayı 13 yazarlarını, Öykülem - Sayı 13 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir Veda Prologu
Neredeyse ağlayacaktım, çünkü hayatımın ortasında küçük bir ada idi Ali Hoca. Adamız, kıtaların altında kalmıştı. Sanki bir zamanlar o gülüşle beraber büyük kıta parçalarından kopuyor, birlikte yeni bir ada kuruyorduk Ali Hoca ile. Adamız yoktu artık. Kara parçalarının hışımına uğramıştık. “Demek” dedi, insan ölürken sadece bedenini götürmüyor, bak babam gülüşümü de götürmüş ve doğal olarak seni de götürmüş Mustafa.... “İnsan ancak kaybedebileceklerini severdi değil mi Mustafa? Böyle mi diyordu film? Ha söylesene?
Şans Restaurant Masa On Dört
Bir yas kadar uzun, bir rüya kadar kısa süren anların birleşimine ben hayat diyorum.
Reklam
Belki Bir Mektup
“Kirli bir dünya bu, içinde sürüklendiğimiz.”
Sayfa 75 - Erdem Özgül
Bir Veda Prologu
“Ölülerin sadece bedenlerini götürmediklerini bir kez daha deneyimlemiştim işte. Ölüler giderken mevsimleri de götürebiliyordu; kimileri kuşları, kentleri götürebiliyordu.”
Sayfa 67 - Muharrem Demirdiş
Bir Nakavt Hikâyesi
“Zaman her şeyin üstünü örter. En koyu karanlık ya da en heybetli gölge bile zaman denilen, pek çok anlamı olmasına rağmen hiçbir şey ifade etmeyen o kavram tarafından sindirilir. Doğal bir narkoz, benzeri olmayan bir ağrıkesicidir zaman. Hem zorunlu bir dost hem de varlığını acımasızca belli edip hangi köşeden çıkacağı kestirilemeyen gözü dönmüş bir düşmandır. Her insanın ruhuna sinmiş, kimileri tarafından hayırlara vesile olmuş, kimileri tarafındansa hayırsız ilan edilmiştir adına zaman denilen bu muğlak kavram.”
Sayfa 34 - Kaan Kara
Bir Nakavt Hikâyesi
“Neticede insan inanmak istediğine inanır, kendini kandırmanın ilk kuralı budur.”
Sayfa 34
Reklam
Bir Nakavt Hikâyesi
“Ümitsizlik en çok da beklerken hissedilir. Koşarken, ağlarken, merdiven çıkarken ya da ıssız sokaklarda yürürken bile yeteri kadar hissedilmez bu illet. Ama şu beklemek denen şey yok mu, çaresizlikten kıvranan insanın ruhunu ipe dizer.”
Sayfa 33 - Kaan Kara
Şans Restaurant Masa On Dört
“Özgürlük o yıllarda sahilden çakıl taşı toplamaya, denize doğru inen, yosun tutmuş basamaklara oturup suyun içinde yüzen balıkları ve denizanalarını izlemeye, limonlu dondurmaya, Haribo şekerlemelere, pamuk helvaya ve gökyüzünde pike yapan bir martıya benziyordu.”
Sayfa 20 - Ege Işık
Şans Restaurant Masa On Dört
“Bir yas kadar uzun, bir rüya kadar kısa süren anların birleşimine ben hayat diyorum.”
Sayfa 19 - Ege Işık
Su Terazisi
“Bilmiyorum,”dedi, “ömrümü kuyudaymışım gibi yaşadım. Olaylar, uzansam alacakmışım bir karış üstümde duran gökyüzü gibi başımdan gelip geçti yalnızca izledim. Ne çocuk oldum ne okuyup adam olabildim ne de bir baltaya sap. Âşık olmaz mı bir insan. Vakti geldi seni evlendirelim dediler. Evlilik ne bitmez iş, bana göre değil dedim, kimsenin günahına girmek istemem, bana tahammül zordur, ben de sıkılırım hemen. Çocuk yetiştirmek, ağzında yumurta taşımak gibi delice bir iş zaten, istesen de istemesen de yumurta kırılır. Emek unutulur. En iyisi yalnızlık,” dedi.
Sayfa 14 - Ömer Arslan