İnsanların kalbinde insani duyguların ne kadar az olduğunu ve her yerde iyi, saygın ve aydın olarak bilinen nice insanın kalbinde ne derece kalabalığın, acımasızlığın yer aldığını düşünürdü.
“Tanrı’nın emriyle şu tuhaf kahramanlarımla sürüp giden
koca hayatı, herkesin görebileceği alay ve kimsenin
göremeyeceği gözyaşlarıyla daha ne kadar seyredeceğim?”
“Bırakın beni! Neden bana böyle eziyet ediyorsunuz?” derken canlanıyordu gözlerinin önünde. Ve bu yürek burkan sözlerle birlikte benzeri başka sözler de çınlıyordu genç memurun
zihninde: “Ben sizin kardeşinizim. Neden bana böyle eziyet ediyorsunuz?”
Hayatı boyunca bu sahne gözünün önüne geldikçe, genç
adam elleriyle yüzünü kapatıp insan denilen varlığın ne kadar acımasız olabildiği; ince, kültürlü, terbiyeli kişilerde
(Tanrım!), hatta toplum tarafından asil ve şerefli insanlar
olarak kabul görmüş kişilerde bile ne kadar gaddarca bir yan olabildiği gerçeğini gördükçe, derinden sarsıldı.