#kazımkarabekir #tarih Sevdiğimden yada sevmediğimden değil ama öncelikle kitapta kronoloji sorunlu. Paşa da herşeyi kendine göre anlatmış (yani herşeyi kendi planlamış kendi yapmış,tüm aksilikleri önceden görmüş ve gerekli yerlere dile getirmiş..1930 da 15 yıl önce olmuş bitmiş olayları değerlendirmek çok kolaydır. Dönemin dinamiklerinden uzak değerlendirmeler. Hele hiç içinde bulunmadığı durumları değerlendirirken hayret ettim. Filistin cephesi, çanakkale cephesi,doğu cephesi,sarıkamış,tebriz seferi, ittihat terakki ( sanki kendisi içinde değildi...)vs.. değerlendirmeleri kesinlikle objektif değil. Savunma savaşlarında tüm ordu kaybedilse bir cevap bulunur ama hücumda bir ordunun nerdeyse tamamını kaybediyorsanız sorgulanır. Bunlar olurken kendinizin ve düşmanın niteliğine de bakılır.) Enver Paşa'ya ait yazışmalar tek taraflı.. Ayrıca diğer kitaplarını ve başka kaynakları karıştırınca Anadoluya ilk geçen kendisi değildir Ali Fuat Paşadır. Bir diğer hiç etik bulmadığım olay ise (Atatürk'ü sevmeyenler çok kullanır) Atatürk'ün Samsun'a çıkarken görev emrini önce Osmanlı savunma bakanı mühürler sonra İngilizler ve bu mühür olayı farklı anlatılır. Bir başka kitabında kendisininkinin de ingilizler tarafından mühürlendiğini ve emir subayının aldığını yazar ama belgesini koymaz.. Sadece Kazım Karabekirin cevap verecek kimse kalmadıktan sonra anlattıkları ile tarih yazılmaz...
1335 (1919) (Ekim ayı) (yani Sivas Kongresi'nden sonra) Dâhiliye Vekili Adil Bey, ben (Fevzi Çakmak), Harbiye Müsteşarı İsmet Bey (İnönü), başyaver Salih Bey, (orgeneral Omurtak) birlikte iken şu teklifi yaptı ( Mustafa Kemal):
"İngiliz mandasını kabul etmek bütün âlem-i İslâm için hayırlı olur. Amerika Ermeniliğin ihyasıyla meşgul olduğundan Amerika mandası tehlikelidir. Kazım Karabekir Paşa'ya yaz da Amerikan mandasını kabul etmesinler, İngiliz mandasını kabul etsinler.
Ben şu cevabı verdim: "Amerikan mandasını kabul etmeyin! diye yazarım. Fakat İngiliz mandasını kabul edin diye yazamam".
Adil Bey ses çıkarmadı. Dışarı çıktıktan sonra İsmet Bey bana şunu söyledi:
-Kâzım'a hiçbir şey yazma. Akıllarını karıştırınız.
-Pekiyi yazmam!.. cevabını verdim.
"İsmet'in bu teklifini ben de muvafık bulmuştum. Fakat onun fikri ne idi ki bu teklifi yaptı, bilmiyordum.Yoksa o da mı Amerika mandasına taraftardı? diye Fevzi Paşa bana sordu. Ben de İstiklâl Harbi'ni kuvvetle başaramayacağımızdan büsbütün mahvolacağımız kanaatında olan Mustafa Kemal'in ve İsmet'in bu kabil didişmelerini anlattım.
" Bizim hâlâ İngiltere ve müttefiklerinin sulh şartlarının gülünç ve gayri kabili icra olduğunu anlayacaklarına itimadımız vardır. Fakat bu ümidi kaybedersek, harici herhangi diğer bir yardımı isteyerek kabule muhtacız."
... 9 Eylül 1919'da kongre kararıyla -M.Kemal başta olmak üzere- bir kaç imza ile Amerika'ya bir telgraf çekilerek Amerikan Kongresi azalarından mürekkep bir heyet istenildiğini de öğrendik. (Nutuk sahife 68'de izatah var. " Bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamıyorum. Esasen bu mektuba sureti mahsusa da ehemmiyet atfetmiş değildim.) Deniliyorsa da bu telgraftır ve çekilmiştir. Ve General Harbort heyetine bu vazife verilmiştir. Bu heyet Erzurum'a geldiği vakit (25 Eylül 1919) vilayeti ziyaretimizde bizzat Harbort, Vali Reşit ve mevki-i müstahkem kumandanı Miralay Kazım (Dirik) muvacehesinde bana: Amerikalıların bize sermayesiyle yardım edeceğini ve bu sermayeyi himaye için de bir miktar asker getireceğini, yâni bizi mandalarına alacaklarını ve ricalimizin ve liderimiz M.Kemal Paşa'nın da bunu kabul ettiğini söyledi. Kat'i olarak reddettim. Ve Türk milletinin bu fikirde olmadığını izah ettim.
Siz bir mafevki resmen ziyarette mutat olan tavır ve kıyafetle odaya girdiniz ve Paşayı hürmetle selamlayarak, "Kumandamla bulunan zabitan ve efradın hürmet ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de bizim muhterem kumandanımızsınız. Kolordu kumandanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz Paşam" dediniz. Mustafa Kemal Paşa sendeleyerek üzerinize atıldı ve boynunuza sarılarak, yanaklarınızdan tekrar tekrar öptü, size teşekkür etti. Bu andan itibaren de yeis ve fütur havası muhitimizden silinip gitti.
- Rauf Orbay (Kazım Karabekir'e)