Gerçek bir hikayeden kurgulanmış kitaplar daha çok ilgimi çekmiştir. Bu kitap da böyle oldu. Kısa ama sıcacık geldi bana. Konusu kısaca kurumuş bir ağacı dost edinip kaleci olma umuduyla yola devam eden Asım’ın azimli hikayesi… Tabii onun öncesinde buruk bir çocukluk… İlk sayfaları okurken çok sevdiğim Şeker Portakal’ı tadını verdi . ( turuncu kapaklı kitaplara zaafım bundan olsa gerek :) Ama sonradan yazar özgünlüğünü yakalamış.Kitapta ayrıca Adana’da, Çukurova’da, Sirkeli köyünde ve portakal bahçelerinde geziyorsunuz ve burnunuzdan portakal kokusu hiç gitmiyor . Çocukluk, masumluk, hayaller,özgürlük, beyaz ve mutluluk … Bu kelimeler daha bir anlam kazandı bende. Kitapta yazarın ayrıca Şahmeran hikayesine değinmiş olması , yöreye ait bilgiler vermesi kitabı daha keyifli yapmış. Bu da bir çocuk kitabı olmaktan çıkıp her okura hitap eden bir anlatı olmuş. Ve bana kattığı şey özellikle doğaya verilen önem. Ağaçlar da yaşamlarımız gibi ümidimizi kaybettiğimiz takdirde çiçek açarmış bunu bir kez daha görmüş oldum ve son olarak çocukluğa dair güzel bir tespitle bitirmek isterim:
“Çocukluk, sınırı büyüklerce çizilmiş dar bir bölgede çizgilere basmadan oyun oynamaya çalışmakmış.”
Keyifli okumalar dilerim. Hep kitapla kalın