Sevgili Dost,
Bir şehrin en güvenilir yeri sence neresidir? Şehrin neresinde kendimizi güvende hissedebilir, mızraklardan ve oklardan emin olabiliriz? Yalnız paltomuzu değil, zırhımızı ve sadağımızı da bırakacağımız kapı hangisidir? Hangi pencere açıldığında rüzgarı bizi üşütmez. Hangi merdiven çıkıldığında yormaz kalbimizi?
Sevgili Dost,
Posta kutusu açılmadı. Önünden geçenler bir mızıkayı nasıl okuyacaklarını düşünüyor, gayriihtiyari ellerini dudaklarına götürüyor, sonra bir sobaya dokunmuş gibi hemen geri çekiyorlardı.
Mızıka gözleme deliğinden dışarıyı seyrediyordu. Kar ne güzel yağıyordu, güneş ne güzel açmıştı, yağmur nasıl çiseliyordu. Mızıka üşüyordu, mızıka terliyordu, mızıka yanıyordu.
Sevgili Dost,
Üzerinde pul ve adres yoktu ama postacı şaşırmamıştı. Ama şaşırtmıştı alıcı, almayınca mızıkayı kutudan. Mızıka dışarıyı seyrediyordu gözleme deliğinden, pencereden rengi gözüküyordu. Rengi beyaz olsaydı açılır mıydı kutu? Ağzını bıçak açmayan beyaz bir zarf olsaydı!
Sevgili Dost,
İşte orada! Yaprakların arasından sızan güneşi zayıf omuzlarına yüklemeye çalışıyor. İşte orada, rüzgâr gözlerini ovuşturuyor:
"O mu?" Ağaçları hafifçe sarsıp uyandırıyor: "O mu?" Onlarsa uyanırken kızarak hışırdıyorlar: "O mu?"İşte oradaydı ve tarif edildiği gibi cebe sığacak kadar küçüktü. Rüzgâr elleriyle yokladı kendini ve cebi olmadığını fark etti. Olsun dudakları vardı.
P