Parisli entelektüellerin bazıları Yahudilere karşı duydukları tiksintiyi dile getirmeden önce en iyi arkadaşlarından bazılarının Yahudi olduğunu söyler. İkiyüzlülük.
Kütüphaneler büyüleyici yerlerdir; kimi zaman bir demir yolu peronunda gibisindir; egzotik ülkeler hakkında araştırma yaparken uzak kıyılara yolculuk ediyormuşsun duygusu yaşarsın.
Bizim gibi okumuş yazmış insanların kendilerini evrenin düzeninde gerekli bir unsur olarak görmesi, cahillerin batıl inançlarına eşit. Dünya düşüncelerle değiştirilemiyormuş. Az düşünce üreten kişiler daha az hataya maruz kalıyorlar, onlar herkesin yaptığını izliyorlar, kimseyi rahatsız etmiyorlar, başarıyorlar, zenginleşiyorlar, iyi pozisyonlara ulaşıyorlar, milletvekilleri, şöhretli edipler, akademisyenler, gazeteciler oluyorlar; ödüllere, nişanlara boğuluyorlar. İşlerini böylè yürütene aptal denir mi?
İnsanların en belli başlı niteliği her şeye inanmaya hazır oluşudur. Öyle olmasa kilise iki bin yıldır inanılırlığını koruyabilir ve ayakta kalabilir miydi?
-Napolyon (diye devam etmişti Bergamaschi)
Sosyalistleri ,devrimcileri,filozofları, ateistler ve ulusun egemenliğini savunan bütün kalleş usçulari kesin olarak yok etmek için yasal meclisi dağıtmayı, halk temsilcilerini düzeni yıkmaya teşebbüs bahanesiyle tutuklamayı, Pariste olağan üstü durum ilan etmeyi ,barikatlada elinde silahla yakalanan insanları yargılamadan öldürmeyi, en tehlikeli tipleri Cayenne ye sürmeyi ,basın ve dernekleşme özgürlüğüne kısıtlama getirmeyi, orduyu kalelere çekmeyi ve oradan başkenti bombalamayı, yakıp kületmeyi ,taş taş üstünde birakmamayı ve böylece modern babil in yıkıntıları üzerinde katolik ,apostalik roma kilisesini muzaffer kılmayı önermişti.
Sonra başkanlık gücünü 10 yıl uzatmak ve cumhuriyeti yenilenmiş bir imparatorluğa dönüştürmek için halkı genel seçime çağıracaktı. Genel seçim demokrasi karşısında tek çare idi ,çünkü hala papazların sözünü dinleyen köylüleri de kapsıyordu.
_6 haziran dan beri Emma gemisindeyim.
Dumas beni büyük bir nezaketle karşıladı. İnce dokunmuş soluk kahverengi ceketiyle görünümü melezligini ortaya koyuyordu.Zeytuni teni, belirgin ,kalın, şehvet uyandıran dudakları, afrika yerlisi gibi kıvırcık saçları vardı. Canlı ve alaycı bakışları, kibar gülümsemesi ve "bon vivant "olduğunu ortaya koyan tombullugu dikkat çekiyordu. ..Hakkındaki pek çok efsaneden biri simdi geldi aklıma : Pariste munasebetsizin biri ,onun olduğu bir ortamda alaycı bir dille ilkel insanla daha alt türler arasında bir bağlantı kuran kurama değinmişti .Yazar da adama şu yanıtı vermişti : "Evet beyefendi ,ben maymundan geliyorum .Ama siz ona doğru ilerliyorsunuz "
-Duyduğuma göre yeryüzünde bir milyardan fazla insan yaşıyormuş. Bunu nasıl saydıklarını bilmem ama ,Palermo da şöyle bir dolaşmak bile sayımızın çok fazla olduğunu, birbirimizin ayağına bastığımızı anlamak için yeterli .Ve bunların büyük bölümü pis kokuyor .Şimdiden yiyecek yetmemeye başladı, sayimiz daha da artarsa ne olur acaba??
Demekki nüfusu azaltmak gerekiyor.
Tabii veba salgınları, intiharlar,idam cezaları var;kimi düelloda birbirine meydan okuyor ,kimi ormanlarda ,kırlarda at biniyor ve düşüp boynunu kırıyor ve hatta duyduğuma göre ingiliz beyleri denize girip yüzüyorlarmış ;tabii sonunda boğuluyorlarda. ...Ama bu da yetmiyor. İnsanoğlunun sayısının artmasının engellemenin arzulanabilecek en doğal yolu SAVAŞ...
Eskiden savaşa gidenler bunun tanrının arzusu olduğunu soylemezlermiydi?
Ama savaşacak insan bulmak gerekiyor..
Herkes askerden kaçsa Savaşta kimse ölmez.
O ZAMAN NIYE SAVAŞILIR Kİ ???