Tebessüm için sîmaiyun: ‘’Kalbin mihenk taşıdır’’ derler. Tebessüm karakterinin bütün hallerinin görünme aynası olabilir, ancak onda nakşedilen tasvirleri insan görebilmeli, anlayabilmelidir.
“İbrahim Hakkı, Marifetnâme’sini tamamladıktan sonra İstanbul’a götürmek üzere bir arkadaşıyla yola çıktıklarında başlarına gelen bir olayı şöyle anlatırlar: Yolda bir handa konaklamışlar. Hancı kendilerine çok hizmet ettiğinden, iyi bir insan gibi görünüyormuş. İbrahim Hakkı’nın Kıyafetname isimli eserinin fizyonomi-huy ilişkisi bahsinde tarif ettiği özelliklere hiç uymuyormuş bu hancı. Gece düşündükçe uykusu kaçmış İbrahim Hakkı’nın. Sabahleyin oradan ayrılırken hancı akla hayale gelmeyen bir ücret ister, İbrahim Hakkı’nın arkadaşı da direndikçe hancı aksileşiyormuş. İbrahim Hakkı arkadaşına: “Ver ağa ne istiyorsa ver, bu adam az daha bana eserimi yaktıracaktı.” demiş.”
“Sadâ gibi, gülmek, ağlamak, bağırmak da fark gösterir. Bunlardan çeşitli manalar çıkarılabilir. Riya, dalkavukluk, ciddiyet, hile, samimiyet, incelik, merhamet, zülum, vahşet velhasıl mizacın bütün halleri sesten anlaşılır. Lakin birbirine, bu kadar zıt hallere delâlet eden sesin muhtelif hallerini zabt ve kayd nasıl mümkün olabilir? Bunlaru işitip hissetmek için öyle kulaklar lazımdır ki duyduğunu anlamak için hiçbir üstada muhtaç olmasın. Bu ise, işitmemek için yaratılmış kulaklara ruhu işittirebilmek, görmemek için yaratılmış gözleri görür hale getirmek kadar imkansızdır.”
Yoksulun zorunlu ihtiyaçları için ödediği para ile para babasının kesesini dolduran para matematikçiye göre aynı cinsten iki birimdir, ama ahlâkî bakımdan birincisi altın değerindeyken, ikincisi metelik etmez.”