Tebessüm dudakların üzerinden cereyan eden akıcı bir ruhtur ki, bin surette görünür bin şekilde belli olur. Bunlardan hiçbirini tarif mümkün değildir. Bu sebeple simâ ilmi tebessüm hakkında kaide koymaya cesaret edemez.
İbrahim Hakkı, "Marifetname" sini tamamladıktan sonra İstanbul' a götürmek üzere bir arkadaşıyla yola çıktıklarında başlarına gelen bir olayı şöyle anlatır: Yolda bir handa konaklamışlar. Hancı kendilerine çok hizmet ettiğinden, iyi bir insan hşbi görünüyormuş. İbrahim Hakkı' nın Kıyafetname isimli eserinin fizyonomi- huy ilişkisi bahsinde tarif ettiği özelliklere hiç uymuyormuş bu hancı. Gece düşündükçe uykusu kaçmış İbrahim Hakkı' nın. Sabahleyin oradan ayrılırken hancı akla hayale gelmeyen bir ücret ister, İbrahim Hakkı' nın arkadaşı da direndikçe hancı aksileşiyormuş. İbrahim Hakkı arkadaşına:" Ver ağa ne istiyorsa ver, bu adam az daha bana eserimi yaktıracaktı." demiş.
Jüpiter (Eski Roma' da bir tanrı. Fakat metinde âlim olarak bahsedilmektedir.), Sokrates' in yüzünü inceledikten sonra, simasından hareketle onun olumsuz eğilimlerini " içgüdülerine düşkün, ayyaş" diyerek dile getirmiş. Sokrates ise onu dinledikten sonra " Ben, içgüdülerine düşkün bir ayyaş? Meylim bu olabilir; fakat bunu ben iradem altına aldım." diyerek karşılık vermiştir. Yani insan olumsuz özelliklerinin bilincinde olarak, onu kontrol altına alabilir ve onları terbiye edebilir.
Simaşinas olmak, insana nasıl da bir hizmetçi olacak kıymetli bir niteliktir. İlk bakışta bir haini, bir ikiyüzlüyü, bir dalkavuğu, bir müfsidi, bozguncuyu tanımak kıymet tayin olunamayacak muvaffakiyettendir.
İlm-i simanın, ilm- i firasetin ve ilm- i kıyafetin birçok alanda kullanıldığı, pratik olarak bu ilimlerden yararlanıldığını kaynaklarda görmekteyiz. Öncelikle insan ve toplumları yönetme sanatı olan siyasette, insanların neseplerini belirlemede, hukukta - yargılama hukukunda bir ispat, delil ve netot olarak - tıp ilminde, eski zamanlarda köle ve cariye alımlarında, memur alımında bu ilmin verilerinden faydalanılmıştır. Günümüzde geçerli olan kriminoloji biliminin doğuşunda da bu ilim etkili olmuştur. Osmanlılarda sarayda çalışacak görevlilerin seçiminde bu ilimden faydalanıldığını, insanın yüz özellikleri dikkate alınarak ahlaki nitelikleri hakkında bir fikre ulaşılması ile ilgili çalışmalar yapıldığını kaynaklar zikretmektedir.