"Ve... Ve genç adam ilk kez gerçek anlamda onun yüzüne bakarken, gördüğü güzellik karşısında donup kalmıştı. Sözleri dudaklarında kilitlendi."
"Ama!.. Ama bu kız da kimdi? Bu... Bu kız!.. Ne kadar güzel... bir şeydi böyle."
"Artık tek başına olmamak, birisine bağımlı olmak, alışık olduğu bir duygu değildi. Yapacak bir şey yoktu. Gerçek şuydu ki, onunla evlenmişti. İstese de istemese de onun varlığı artık hayatının bir parçasıydı.."
"Para ve rahatlık için bu tuzağı kurmadınız mı? Hayal etmesen bile hayallerin gerçek oldu işte!"
Gülay'ın gri gözlerindeki ışık iyice söndü. Yüzü bembeyaz olmuştu. Kendisini savunmak için çaba harcamaya gerek görmedi. Kocasının kafasında oluşan Gülay görüntüsünü değiştiremeyeceğini biliyordu. Keşke bu kötü evlilik için ona söyleyebileceği birkaç mantıklı sözü olabilseydi. Keşke şu bakışları biraz yumuşatabilseydi. Keşke kendisine bakan şu gözlerde biraz merhamet görebilseydi. Onun mutsuzluğunda payı olduğunu biliyordu ve bu gergin dudakları nasıl gülümsetebileceği hakkında hiçbir fikri yoktu.."
"Yanlış bir şey demedim, değil mi?" diye şüpheyle, konuşmasını kastetti Gülay.
"Ooldukça iyimser olduğunu söyleyebilirim," dedi Osman. Gülümsediğini fark edince hemen eski haline döndü. Gözlerini yola dikip aralarında oluşan yumuşamayı görmezden gelmeye çalıştı. Genç kızın çekiciliği etkisini hızda gösteriyordu. Buna bir çare bulması lazımdı ama ne yapacağını bilmiyordu. Bir an önce ondan kurtulmalıydı. Evet! En iyisi buydu. Tamam da nasıl yapacaktı?"