Amerika'nin ikinci dünya savaşından sonra tüm dünyanın bekçisi, polisi , adına her ne derseniz deyin ,kesilmesi, üçüncü dünya ülkelerine demokrasi götürüyorum diyerek daha önceki sömürgeci Avrupa devletlerinin yerini almaya kalkması Graham Green tarafından çok güzel işlenmiş Sessiz Amerikalı adlı romanda.
Konusu Vietnam'da geçer romanın. Birinci Vietnam işgalinde komünistlerle sömürgeci Fransızlar savaşırken ikinci Vietnam savaşında işin içine Amerika girer ve tam bir bataklığa dönüşür orası. Ki Hollywood'un da en sevdiği konudur bu işgal. Çünkü pek çok Amerikan askeri ya orada ya da Amerika'ya döndükten sonra intihar etmiş ya da hayatları boyunca sürecek psikolojik sıkıntılar yaşamışlardır.
Romanın ana karakterleri bir Ingiliz gazeteci ,bir Amerikalı ajan ve Vietnamlı bir kadındır. Saf ,hayatı okuduğu kitaplardan ibaret sanan Amerikalı Pyle, taraf tutmaktan ısrarla kaçan ama kaçarak kurtulamayan gazeteci Fowler ve rahat bir hayatın hayalini kuran Phuong arasindaki bir ask ucgeni etrafında yaşanan olaylar tam da Gazeteci Fowler'in öngördüğü gibi demokrasinin bekçisi olduğunu söyleyen Amerika'nin bir çıkmazın içine düşmesiyle son bulur.
Greene, şahane bir yazar. Çok zeki ve öngörülü bir insan. Bunu yazdığı romanlarda açık bir biçimde ortaya koymuş. Daha önce okudugum Istanbul Treni de öyleydi. Filmi de çok güzeldi. Bu kitabında 2002'de çekilmiş bir filmi varmış. Onu da mutlaka izleyeceğim. Daha önce 1955'te bir versiyonu çekilmiş. Ancak sonu Amerika lehine değiştirildigi icin yazar protesto etmis. Bu ikinci versiyonunda kitaba sadık kalınmış. Hem okuyun hem izleyin.
Elimizde başka ne kaldı
