Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kara Ölüm'den Günümüze

Salgınlar ve Toplum

Frank M. Snowden

Salgınlar ve Toplum Sözleri ve Alıntıları

Salgınlar ve Toplum sözleri ve alıntılarını, Salgınlar ve Toplum kitap alıntılarını, Salgınlar ve Toplum en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erken Modern Dönem Avrupa'sında Arınma
Erken modern dönemin Avrupa'sında arınma fikri, özellikle günah ve ilahi cezalandırma kavramlarıyla yan yana geldiğinde ayinsel ve meşum olasılıklara da işaret etmekteydi. Diğer bir ifadeyle bir kentin lekelenmesi fiziki olduğu kadar ahlaki bir olay olabiliyor, kurtuluşu doğa bilimlerine uygun devalar aramak yerine ilahî öfkenin yatıştırılmasına bağlanabiliyordu.Kaygılı ve tetikte olan topluluklar çoğu kez, ahlaken böyle ezici bir felaketin sorumlusu olabilecek kişileri tespit edip kovma derdindeydi. Ölümleri tetikleyen günah, aşırı yemek ve içecek tüketimi; aşırı uyku veya tembellik; ölçüsüz, doğaya aykırı veya günahkâr cinsel ilişkiler; veya dine küfreden pratikler ve inançlar olabiliyordu. Tanrı'yı gücendiren ve kızdıranların bulunup cezalandırılması gerekiyordu.
Sayfa 103
Lentivirüs olarak sınıflandırılan HIV, özellikle beden içindeki seyrinde çok yavaş hareket eder. Bu uzayan gecikme süresi, durumlarından habersiz olan enfekte insanların, yıllar boyunca sağlıklı görünebilmeleri ve cinsel olarak aktif olabilmeleri demektir.
Sayfa 536
Reklam
AIDS'in Aktarımı Üzerine
Maymun veya kuyruksuz maymunlarla insan arasındaki türsel bariyerin nasıl aşıldığı bir kestirim meselesidir. Popüler teorilerden biri Edward Hooper'in 1999 tarihli The River: A Journey to the Sea of HIV and AIDS [Nehir: HIV ve AIDS'in Kaynağına Yolculuk] kitabında ortaya attığı teoridir. Hooper'in fikrine göre bu firu 1958'de Afrika'da oral polio aşısıyla yapılan yaygın testler sağlam Ahlaken sorgulanmaya açık biyomedik araştırmaların üçüncü dünyada yapılmasını hedef almakta ve araştırmacıların Nobel Öd almak için gösterdikleri yersiz aceleyi AIDS'in gelişimine sebep olmakla eleştirmekteydi. Hooper bu sonuca ulaşırken, John Snow daha önce yaptığı kolera çalışmalarını model almış kapsamlı epidemiyolojik araştırmalar yapmıştı ama bulguları tamamen koşulları bağlıydı. Alternatif popüler teoriyse, HIV'in enfekte olmuş vahşi hayvan etlerinin, özellikle Orta Afrika'da şempanze ve Batı Afrika maymun etlerinin yenmesiyle insanlara aktarıldığını söylüyordu.
Sayfa 534
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Kadınlar Üzerindeki Etkisi
Birçok toplumda kadınlar seks yapmaya erkeklerden çok daha genç yaşlarda başlamışlardır. Ayrıca eğitime erişimleri daha azdır. Bu cinsel yolla aktarılan tüm hastalıklar için büyük bir risk faktörüdür. Küresel düzlemde ilkokulu bitirmemiş kadınların daha fazla eğitim almış kişilere kıyasla AIDS'e yakalanma ihtimalleri iki kat daha yüksektir. Kadınların eşitsizliği de önemli bir rol oynar çünkü sık sık kadınların partnerleriyle güvenli seks pratikleri talep edemedikleri veya istemedikleri cinsellik tekliflerini reddedemedikleri durumlar yaratır. Ortalamaya bakıldığında cinsel partnerleri daha yaşlı, daha güçlü, daha eğitimli ve kadınların finansal araçlarını kontrol etme ihtimali daha yüksek kişilerdir. Ayrıca kadınların yoksullaşma ihtimallerinin daha fazla olması onları ticari seks endüstrisine iter. Bu kadınların orantısız şekilde temsil edildikleri bir alandır ve bu yüzden HIV/AIDS riskine çok daha açıktırlar.
Sayfa 539
İlk Hedefler Fahişeler
İçlerinde bulundukları fiziksel tehdidin yanı sıra böyle ahlâkî bir tehditle karşı karşıya olduklarını düşünen insanlar, Tanrı'nın topluluğu temizleme görevinde ona yardımcı olmanın sağduyulu bir eylem olacağına inanmışlardı. O halde bu günahkârlar kimlerdi? Çoğu kez zan altında kalanlar fahişeler oluyordu. Çoğu yerde öfkeli kalabalıklar onları topluyor, zorla kentten def ediyor ve genelevleri kapatıyorlardı. Antisemitist şiddet dalgaları ortasında Yahudiler de sürekli hedef tahtasına konuluyorlardı. Dini muhalifler, yabancılar ve cadılar da saldırıya uğramaktaydılar. Hepsi Tanrı'yı kızdırmakla ve inançlıların üzerine felaketi getirmekle suçluydu. Ilaveten cüzamlılar ve dilenciler (ilki çarpıklıklarından ikincisi ise yoksulluktan ötürü) zaten ağır günah işlemiş kişiler olarak damgalanmışlardı.
Sayfa 104
Veba Hastanesi
Örneğin tarihi Jane Stevens Crawshaw, 1575'te veba hastanesinde hizmet vermiş Peder Antero Maria'nın Cenova'da yaşadığı deneyimleri şöyle özetlemektedir. Lazaretlerdeki hastalar korkunç kokuyordu. Öyle ki tek bir hasta bile odayı yaşanmaz hale getirebiliyordu. Kokudan dolayı lazaretlerdeki bireylerin diğerlerinin yanından kaçtığını yazmıştı ve birçok kez odalara girmekte tereddüt ettiğini itiraf etmişti. Dediğine gön sebebi hastalığın bulaşma korkusu değil koku çok berbat olduğu içindi. Hastalığın sebep olduğu kusma, durumu daha da kötüleştirmişti. Kendi ifadesiyle bu mideyi altüst edecek kadar iğrençti. Bunları sözcüklerle tarif edilemeyecek kadar yaşanmaz durumda olan lazaretteki koşulların en ağır yönleri olarak kayda geçirmişti."
Sayfa 83
Reklam
Zırvalık
Anthony Petro'nun 2015 tarihli After the Wrath of God: AIDS, Sexuality, and American Religion [Tanrı'nın Gazabından Sonra: AIDS, Cinsellik ve Amerikan Dini] kitabında açıkladığı gibi, bu Hıristiyanlar hastalığın ahlaki bir afet olduğunu söyleyen şahsi kanaatlerini öne çıkarmak için, HIV'i viral bir rahatsızlık olarak ele alan biyomedikal anlayışın ötesine geçiyorlardı. Bu görüşün yarattığı doğal sonuç, salgına karşı alınan halk sağlığı önlemlerinin sadece hafifletici çareler olabileceğiydi. Hastalığı yenmenin gerçek aracı, yazarların ahlaki önceliklerini hayata geçirmekti: Bundan sonra evleninceye dek cinsellikten uzak durma ve heteroseksüel, tek eşli ilişkilere sadık kalma.
Sayfa 571
Yoksa?
Ayrıca Tanrı'nın yatıştırılması mükemmel ve kusursuz bir kurban gerektirdiğinden, Sebastian çoğu kez alabildiğine yakışıklı, atletik ve güzelliğiyle cazibesini artırmış çıplak bir genç adam olarak tasvir edilmiştir.
Sayfa 107
Martin Luther Formunda
Avrupa'da da şeytani düşünce 1500'lü yıllarda, "Cadılara hiçbir acımam olamaz; hepsini yakacağım," diyen Martin Luther tarafından olanca netliğiyle ifade edilmişti.'
Sayfa 41
AIDS Teşhisi Konmuş İlk Vakalardan Biri
Geriye dönük bir taniyla AIDS teşhisi konmuş ilk vakalardan biri, 1964'te Kongo'ya çalışmaya gitmiş Danimarkalı Cerrah Grethe Rask'ti. Cerrahi eldivenlerin olmadığı bir kır hastanesinde yıllarca çalışmış ve bundan dolayı ameliyatları çıplak elle yapmıştı. Rask 1976'da hasta düştü, olağanüstü koşullar altında ülkesine geri yollandı ve 1977'de Pneumocystis Pnömonisi'nden öldü. Arkadaşlarına göre enfeksiyonu cerrahlıktan ayrı bir yolla kapma ihtimali hiç yoktu çünkü dini nedenlerle evlilikten uzak duran biriydi ve tüm yaşamını çalışarak geçirmişti.
Sayfa 564
Reklam
Vebadan Korunma Kıyafeti
Tehlikeli atomların deri pantolonlara ve mumlanmış kumaşlardan yapılma cüppelere tutunamayacağı düşünülmekteydi. Geniş kenarlı şapka başı koruyordu ve burundan uzanan çıkıntılı gagalarıyla maskeler, takan kişiyi ölümcül miyasmatik kokulardan koruyacak aromatik bitkiler taşıyordu.
Sayfa 101
HIV
1982'de yeni hastalığa Gay-Related Immune Deficiency (GRI D) ismi verildi ve alaycı bir biçimde "gay vebası" olarak anılır oldu. Nüfusun genelinde yaygın olduğu ve öncelikle heteroseksüel olarak aktarıldığı Afrika'da hastalığın epidemiyolojik örüntüsü dikkate alındığında her iki terim de açık bir şekilde hatalıydı. Fakat ABD bile sağlık otoriteleri hastalığa yakalanmış kişilerden yaklaşık yarısının gey olmadığını zaten bilmekteydiler. Kuzey Amerika'da hasta lik hemofili hastalarını, eroin kullanıcılarını, Haitili göçmenleri ve homoseksüelleri etkilediğinden, alternatif olarak "4H hastalığı" denmesine sebep oldu. Daha sonra 1984 yılında sorumlu patojen yeniden isimlendirilerek HIV, insan bağışıklık yetmezliği virüsü adını aldı.
Sayfa 567
Karantinanın Kökeni
Italyanca quaranta (kırk) sözcüğünden hareketle "karantina" ismini almış olan bu tutukluluk dönemi, halk sağlığı stratejisinin çekirdeğini oluşturmaktaydı. Süresi Hıristiyanların Kutsal Metinlerine dayanmaktaydı çünkü Eski ve Yeni Ahit'lerde 40 sayısına arinma bağlamında birçok kez gönderme yapılıyordu: "Yaratılış"ta 40 gün ve 40 gece süren sel, ıssız ve çorak topraklarda 40 yıl dolaşan Israilliler, On Emri almadan önce Musa'nın Sina Dağı'nda 40 gün geçirmesi, İsa'nın 40 gün ayartılmaya çalışılması, Isa'nın dirildikten sonra havarilerle geçirdiği 40 gün ve 40 günlük Paskalya orucu. Aldığı bu dini onayla, geminin gövdesini, yolcuları ve mürettebatının vücutlarini ve taşıdığı kargoyu arıtmak için 40 günün yeterli olduğu düşünülmekteydi. Tüm öldürücü buharlar zararsızca dağıtılıyor ve kent kurtulmuş oluyordu. Diğer yandan karantinanın Kutsal Kitapla bağlantısı, idarenin katı tedbirlerine gösterilen itaati pekiştiriyor ve dehşete kapılmış bir kenti ruhsal olarak rahatlatıyordu.
Sayfa 112
Vebanın Etkileri
Bu fonda, İtalya'nın en büyük deniz limanı iğrenç çürüme kokusuyla kaplanmış, köpekler, akbabalar ve kargalar ölüleri yemeye başlamıştı. Hastalığın dışında kent, kanunlarla düzenin bozulması ve tüm kamu hizmetlerinin çökmesinden zarar görmüştü. Ölü taşıyan arabalar korkunç yükleriyle sokaklarda kasvetli bir şekilde yol alırken, hırsızlar ölenlerin evlerini yağmalıyorlardı. Astrologlar kapı kapı dolaşıp tavsiyeler ve alametler satıyor, şarlatanlar kocakarı ilaçlarını pazarlıyor ve her çeşit şifacı zanaatları için dudak uçuklatan meblağlar talep ediyorlardı. İnsanlar çaresiz bir halde dünyanın sona ermek üzere olduğuna inanmışlardı.
Sayfa 99
Vebanın Etiyolojisi
Bir hastalığın "etiyoloji"si onun kökenlerine yani insanlara zarar vermek için takip ettiği yola karşılık gelir. Verinin normalde dört kahramanı içeren karmaşık bir etiyolojisi vardır. İlki patojenin kendisidir. Orijinal ismi Pasteurella pestis olan bu oval bakteri bugün herkesçe Yersinia pestis olarak adlandırılmaktadır. 1894'te eşzamanlı bir biçimde Hong Kong'da Louis Pasteur'ün İsviçreli öğrencisi Alexand re Yersin ile Pasteur'ün rakibi Robert Koch'un çırağı Japon Hekim Shibasaburo Kitasatō tarafından keşfedildi.
Sayfa 75
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.