Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sanata Felsefeyle Bakmak

İoanna Kuçuradi

En Eski Sanata Felsefeyle Bakmak Gönderileri

En Eski Sanata Felsefeyle Bakmak kitaplarını, en eski Sanata Felsefeyle Bakmak sözleri ve alıntılarını, en eski Sanata Felsefeyle Bakmak yazarlarını, en eski Sanata Felsefeyle Bakmak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Max Scheler'de Trajik
Günlük yaşamda sık sık trajik olaylar, trajik insanlar, trajik ölümlerden söz edilir. Olayların, insanların, ölümlerin ve başka birçok durumun böyle adlandırılması, bunların tiyatro yapıtlarına benzetilmelerinden mi ileri gelir? Yoksa bununla bambaşka bir şey mi dile getirilmek istenir?... ...Şöyle de sorulabilir: Bir tiyatro yapıtını trajedi, yaşamda da bazı durumları trajik yapan ortak bir şey var mı? Varsa, nedir bu ortak olan?
Sayfa 9 - Ayraç Yayınevi
Ama, soyundan gelen bir hastalıktan ölen bir insanın ölü mü trajik midir? Bir ruh hastasının pencereden atlayıp ölmesi trajik midir? Değildir, şüphesiz. Gerçi, böyle bir durumda, yüksek, olumlu bir değer ortadan kalkar, yaşamları son bulur, ama bu yok olma bir çatışmanın sonucu değildir; üstün gelen, gerçekleşen bir değer-ister olumlu, isterse de olumsuz bir değer- yoktur.
Sayfa 20 - Ayraç Yayınevi
Reklam
"Güneş, hem kötü, hem de iyi insanların üstünde parlar" .
Sayfa 18 - Ayraç Yayınevi
135 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Sanata ekonomik ve siyasi kaygılarla bakılan bir yerde, dönemde felsefeyle bakmak bence anlamlı ve değerlidir.Çünkü sanat yapıtı bir değer ifade eder.Değer felsefenin iç temel problem alanından biridir.Anlamak ise sanat yapıtında başat öge olduğu gibi felsefede de anlamak önemlidir. Trajik kavramını Max Scheller ve F.Nietzsche açısından ele alan bu kitap kimi sanat eserlerinden alıntılarla zenginleştirilmiştir.Okurken biraz yorucu ancak sorgulama-eleştirme yetilerine yönelik bir eserdir.
Sanata Felsefeyle Bakmak
Sanata Felsefeyle Bakmakİoanna Kuçuradi · Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları · 201694 okunma
Trajik, varolan bir şeydir, "daha çok, evrenin kendisinin temel bir ögesidir" Bir durumun veya bir sanat yapıtının trajik olması için, evrenin yapısında bulunan bu trajik olandan pay alması, bu ögenin o durumda, o yapıtta bulunması gerekir. Evren, dünya derken Scheler, fizik-kimyanın dünyasını degil, insan dünyasını, degerlerle bezenmiş ve yüklenmiş insan dünya- sını anlar. Scheler için bu dünyalar kişiler kadar çoktur
Trajik, her zaman değerler ya da değer karşılaşmalarıyla ilgilidir. Mekanik bir dünyada trajik ortaya çıkamaz. Yapıp ettikleri, davranışları karşıt değerler gerçekleştiren kişilerin yaşadıgı bir dünyada, dogru-egri, soylu-bayagı, saf-kurnaz insanIarın yaşadığı bir dünyada trajediye rastlanabilir ancak. "Trajik diye adlandırılabilen her şey, değer ve değer ilişkileri alanında· olup biter".Demek ki trajik, yalnızca insanla ilgilidir. Ama Scheler'in insanı, yaşadığı dünyadan koparılmış bir insan degildir. Kişiler bir dünyada yaşarlar; bu dünyada ne varsa, hazır veya kendilerinin yarattıgı her şeyle bağ kurarlar. Kişilerarası ve kişiyle şeyler arasındaki bu ilişiklerde, birbirlerini etkilemede, "varolan ", hem de "pusu kurmuş" gibi bekleyen trajik açığa çıkar.
Reklam
Dünyanın yapısındaki o "pusu kurup" bek- leyen trajik, belli bazı nedenleri, bazı rastlantıları yakalayıp onlarla görünüyor; onların herhangi bir sonucu değil. Böyle bir nedenler zincirine tutunup ortaya çıkan trajiği önlemek, kimsenin elinde değildir. Önüne geçilemez trajik olayın. Scheler'in, trajik olanın ö n I e n e m ez I i g i y l e dile getirmek istedigi budur. Trajik durumda , kişinin bir ve aynı eylemi , onu sıradan insanların üstüne çıkarır, ama öbür yandan da yok olmasına yol açar çoğu zaman. Böye bir kişi, belli olayın başka türlü olup bitmiş olabileceğini aklından bile geçirmez. Şu var ki, kişiyi tra- jik durumlara düşüren doğal eğilim, her insanda bulunmaz; aynı yapıda değildir bütün insanlar. Sıradan insan, yüksek degerIere göz yumabilen insan, aynı durumu başka türlü karşılar. Onda trajediyi kavrayacak göz olmadıgından, onca başansızlıkla sonuçlanan olayın nedenini kendi yetersizliğinde arar; ya da hiçbir şeyi denemez, güven dolu durumunu korur.
Eksiksiz bir dünyada, ahlak düzenine katılan bir dünyada, herkesin gerektiği gibi davrandığı, her şeyin yerli yerinde oldu- gu bir dünyada trajedi ortaya çıkamaz. Ancak bu, toposu olmayan bir dünyadır. Her şeyin yerli yerinde olduğu bir dünyada trajedilerin ortaya çıkamayacağını Schopenhauer de söylemişti. Ama -Scheler tamamlar- şeytanca bir dünyada, yüksek, olumlu değerler gerçekleştiren hiç kimsenin bulunmadıgı bir dünyada da görünemez trajedi. Yüksek degerler görülmediklerine göre, her "kötülük" "mubah"tır. Sanırım, 'mubah' sözü, böyle bir dünyanın sözü olamaz bile.
Trajigin başka bir belirtisi, onun uyandırdıgı kederdir. Bu özel keder " nesnel" bir kederdir; seyircinin rastlantısal yaşantılarıyla ilgisi yoktur. Trajiğin keder uyandırıcı bir şey oldugu bellidir. Yalnız, her keder verici, her acı olayın trajik olması gerekmez. Günlük yaşamda, sözlerin hesabını vermeden konuşurken, birçok kimsenin trajiği keder uyandırıcı olanla bir tuttuklarını sık sık gö­rürüz. Her ölüm acı olmakla, keder uyandıncı olmakla birlikte, trajik değildir, bes belli. Trajiğin uyandırdığı keder, günlük dildeki kederden bir­ çok bakımdan ayrılır. Trajik keder seyirciyi kızdırmaz, öfkelendirmez. Olayın başka türlü olup bitmiş olacağını aklından bile geçirmez seyirci. Olay başka türlü ortaya çıkmış olsaydı, ya da, başka türlü olup bitmiş olsaydı, demez. Bu da , trajiğin özünden, önlenemezliğinden ve kaçınılmazlığından ileri gelir.
"Du sagtest leben laut und sterben leise Und wiederboltest immer wieder: Sein". Rilke "Yüksek sesle derdin: yaşamak, alçak bir sesle de: ölmek Ve hep söylerdin yeniden: var olmak.
Reklam
insanlar, genel olarak yemek seçmezler pek: ne bulurlarsa onu yerler. En iddialıları bile, aç kalma ya da hoşlarına gitme- yen bir yemeği yeme arasında seçim yapmak zorunda kalınca, yerler sevmedikleri yemeği: yalnız kalmaktansa, yaklaşırlar baş­ka bir insana rastgele: birlikte içki içerler, kâğıt oynarlar, hatta evlenirler can sıkıntısından.
Şiirde imge kuran sesi yaratan, iletilmek istenen anlama göre imgenin dillendirilişidir. Dile gelen, burada anlam değil, imgedir; anlam, ancak, o sözcüklerle kurulmuş imgelerle iletilir. İşte, bu "bir anlamı dille imgeleştirme", yani bir anlamla imgesi arasında belirli bir dille kurulan ilişki, bir şiirin "ses"ini oluşturur. "Sesi" yaratan, bir dilin imgeleştiren kullanılışıdır: dille anlamı imgeleştirirken, sözcüklerin seçimiyle, yan yana getirilişiyle, birleştirilmesiyle, değiştirilmesiyle yaratılır "ses" Ve bu "ses" anlamı iletir; ozanın gösterdiğine, tanıtmak istediğine bu "ses"le ulaşılır. Şiir çevirisinde başka bir dile aktarılması söz konusu olan, işte, bu "ses"tir. Bu aktarım, başka bir dille "aynı sesi" yaratmakla, başka bir dilin sözcükleri de olanaklarıyla aynı imgeyi kurmakla olur.
Anlamla görüntünün barışmasında Dionysos Apollun'un dilini, en sonunda da Apollun Dionysos'un dilini konuşur.
161 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.