Satılık İmparatorluk Gönderileri
Satılık İmparatorluk kitaplarını, Satılık İmparatorluk sözleri ve alıntılarını, Satılık İmparatorluk yazarlarını, Satılık İmparatorluk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Allah'sız kitapsız kâfirler.
5 Kasım 1935 Salı: Polisler ve bilhassa Belediye memurları tarafından çarşaflar ve peçeler yırttırılmıştır.
6 Mart 1938 Pazartesi: Kur'an Kursu-Huffaz Mektebi açılmıştır.İlk hocası Vakfı kebirli Hafız Mehmed Eren idi. Mezkûr (aynı) tarihte Emniyet Müdürü Mehmed Tanyeri olup mektepten Kur'an-ı Kerim'leri toplattırmıştır.
Sayfa 280 - TimaşKitabı okudu
15 Kasım 1933 Perşembe: Heykelin temel kazığı çakıldı.
20 Ağustos 1935 Salı: Belediye tarafindan kadınların manto giymeleri ve yüzlerinin açılması için dellal ile ilan edilmiştir.
5 Ekim 1935 Cumartesi: Heykel geldi ve yerine konmağa başlandı.Krippel isminde heykeltıraş bir Almana (...) 40 bin dolar (80 bin Türk lirası), bilahare 6 bin Türk lirası daha mükafat olarak verilmiştir..Abidenin kaide kısmı, keşfi mucibince (gereğince) 26 bin Türk lirasıdır. Abidenin rekzi (dikilmesi) münasebetiyle Hacı Mahmut Mahallesi'nden 600 hane dağıtılmıştır. Ve asar-ı atikadan olan UmurBey (Paşa) Camii de yıktırılmıştır.
26 Ekim 1935 Cumartesi: Heykelin dikme ameliyesi (işlemi)bitmiştir.
Sayfa 279 - TimaşKitabı okudu
24 Şubat 1933 cuma: cuma namazından sonra tekye (Mevlevihane) caminin de belediye namına mevlidi Şerif okundu. Türkçe tek bir diye "Tanrı ulu" taklit edildi ve okuyucuların başları açılmıştır.
Sayfa 279 - TimaşKitabı okudu
31 Aralık 1932 cumartesi: bugünden itibaren ezan-ı muhammediye okunmamaya ve yerine "Tanrı ulu"diye okunmaya başladı. Bu mübarek ayda herkese bir me'yusiyet (hüzün) perdesi çekildi.
Sayfa 279 - TimaşKitabı okudu
İzlerdir bizi umutlandıran!
Sadece gaziantep'i, bursa'yı, afyonu mu? Sultanahmet camii'ni resim galerisi, ayasofya'yı müze, Dolmabahçe camii'ni Deniz müzesi yapan zihniyetin masallarımızdan şehzade ve padişah motiflerini çıkarmak için ciddi ciddi kafa yorduklarını da öğrenince Bir imparatorluğun hangi ellerde payimal edildiğini anlıyoruz.
Sayfa 277 - TimaşKitabı okudu
Afyon'da 500 yıllık camiye herkesin gözü önünde yıktılar!
Ders kitaplarımızdan aşinası olduğum farklı bir heykeldi o. Kartalgibi açılmış kollarıyla ayağının altına aldığı düşmanı eziyordu nede olsa.
Sonraları Afyon kartpostallarında karşıma çıktı, şehrin sembolü olduğunu öğrendim.
Zamanla estetik bakış yerini tarihçi bakışına bıraktı ve fark ettimki, bu heykeldeki iki erkek figürü de anadan üryandı.
Son öğrendiğim bilgi ise gözümdeki perdeyi büsbütün kaldırmış oldu.
Meğer bu çıplak heykelin ayakları altında gerçekte düşman değil.Allah'a adanmış bir caminin ruhaniyeti inliyormuş.
Bir başka deyişle heykelin yerinde 500 yıllık sapasağlam bir tarihi cami vardı ve 1933 yılına gelinceye kadar da ayaktaydı.
80 yıl önce ahşap tavanlı bu ilginç mimariye sahip cami çatırçatır sökülmüş, Afyon kalesiyle asırlardır yarenlik etmiş olan sülüngibi minaresi hoyratça yerle bir edilmiş, bu da yetmezmiş gibi etrafında bulunan yaklaşık 600 hanelik hayat dolu ahşap bir Osmanlı mahallesi yok edilmişti.
Ne için yapıldı bütün bunlar peki?
Sayfa 271 - TimaşKitabı okudu
Celladına aşık bir millet.
Ya 1935'te Muş'ta dinamitle havaya uçurulan Murad Paşa Camii'ne ne demeli? Görgü tanığı Sıddık Çeşmidil yıllar önce Sebildergisine şöyle yazmış bu acı hatırasını (12 Mart 1976):
"Dellal yarım saat sonra caminin yıkılacağını haber verdi. Dinamitlenen minarenin, ekseni etrafında son zikrini yaparcasına daireler çizerek cami harabesinin üzerine uzanışını elemle, birazda utanarak seyrediyorduk."
Hangi birini anlatayım sevgili okur, hangi birini anlatayım.
Afyon'da yaklaşık 500 yıllık sapasağlam Umur Bey (Paşa) Camii'ni çatır çatır sökerek, Afyon Kalesi'ne nispet edercesine göğe yükselen minaresini yıkarak açtığı meydana çırılçıplak bir adam heykeli dikildiğini ve adının sanki cami karşısında bir zafer kazanmışcasına Zafer(Utku) Anıtı konulduğunu söyleyeyim de siz anlayın anlayacağınızı...
Sayfa 270 - TimaşKitabı okudu
Kesik başları teşhir hanesi
Kendisi halen Elazığ'da yaşayan yaşlı bir hocaefendi (ismini ilk kez burada açıklıyorum: Vehbi Nazarlı Hocaefendi) yaptırdığım bir bant kaydında birer belge değerinde bilgiler vermişti. Sohbetin bir yerinde şu dehşet verici hatıralarını adeta yeniden yaşarcasına anlatmış:
1942'de Kayseri'de okuyordum. Bizi silah altına alıp Çukur
Sayfa 269 - TimaşKitabı okudu
Halifelik sürüp çıkarılırken, fener patrikhanesinin İstanbul'da bırakılmasına akıl erdirmek zordur.
Üstelik Cumhurbaşkanı İnönü ve savaş kaçağı iken nasılsa başbakan yapılan Şükrü Saraçoğlu ile birlikte göğsüne İstiklal madalyasını takarak ABD'li generallerle boy boy pozlar vermekte herhangi bir sakınca görmemişti.
Anlayacağınız CHP, Amerikalı denizcileri 'büyük üniformasını giyerek ağırlamakla meşguldü o tarihlerde.
1924'te kur'an-ı Kerim, din bilgisi ve ahlak derslerine yayılmış olan Osmanlı'dan gelen klasik din öğretimi, lise ve denge okullardan kaldırılmıştı.
Cevapları aranan büyük sorular?
Okullardan din derslerini kim kaldırdı?
Kur'an cüzlerini evlerden kim toplattı?
Ezan ve kamette "Allah" demeyi kim yasakladı?
Dinî dernekler kurmayı kim yasakladı? Kur'an okuyan âmâları bile yakalatan kimlerdi?
Din ulemasını tahkir edip süründüren kimdi?
Alay sancaklarından kelime-i tevhidi kaldıran, alay imamlığını lağveden kimdi?
Sayfa 234 - TimaşKitabı okudu
Kur'an'ıma küfür eden bari Bulgar olsaydı!
Çevremdeki gençlere sözlü tarih çalışması yaptırıyorum bir süredir. Geçenlerde emekli din adamı Cemal Tunca'ya gönderdim bir arkadaşı. (Adını da yazayım: Ömer Faruk Demirkan.) Hocamız çocukluğunda yaşadığı dramın her anını yeniden hissederek gözyaşları içinde şunları anlatmış:
"8 yaşında hafızlığa başladım. Sık sık ev basılıyor, Kuran-> Kerim bulundurmak en büyük suç. Bir elif cüzü bulunduysa vay haline! Korkudan evde ders çalışamadım. Fındık bahçesinde bana biryer yaptılar. Orada Kur'an'a çalışıyorum. Bir baktım, bir onbaşı ve iki jandarma beni bulmuşlar. "Çabuk git babanı çağır" dediler. Gittim, babamı getirdim. Onbaşı babamı sakalından tuttu.elimdeki Kuran'ı aldı. Babamın kafasına kafasına vurmaya başladı. (Gözleri doluyor, konuşamıyor.) Rahmetli gömleğini yırttı ve dedi ki: 'Oğlum, Deli Halid Paşa'nın emir subaylığını, tabura komutanlığını yapmış adamım. Birinci Dünya Savaşı'na, İstiklal Harbine katıldım ki, bu memleketi kurtarayım da şu Kitabımın rahat rahat okuyayım diye. Keşke bu harplere girmeseydim deşimdi Kuran'ıma, dinime küfreden Bulgar piçidir deyip kendime teselli verirdim."
Alıp götürdüler babamı...."
Sayfa 232 - TimaşKitabı okudu
Sanki yakın tarihlerde kızlar üniversiteye başörtülü girmesin diye anayasa mahkemesinin kapısını aşındıranlar anzaklardı!
Sayfa 232 - TimaşKitabı okudu