Prens Andrey sadece öleceğini bilmiyor, ölmekte olduğunu hatta yarı yarıya ölü olduğunu hissediyordu. Dünyevi olan her şeyden uzaklaştığının, keyifli ve garip bir varoluşun hafifliğinin bilincindeydi. Acele etmeden başına gelecekleri bekliyordu. Hayatı boyunca sürekli hissettiği karşı konulmaz, sonsuz, bilinmeyen, uzak varlık artık onun için çok yakındı ve varoluşunun garip hafifliği içinde, neredeyse anlayabileceği, hissedebileceği bir hale gelmişti.