Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seçilmiş Əsərləri

Heinrich Böll

Seçilmiş Əsərləri Gönderileri

Seçilmiş Əsərləri kitaplarını, Seçilmiş Əsərləri sözleri ve alıntılarını, Seçilmiş Əsərləri yazarlarını, Seçilmiş Əsərləri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Güzelliğe tahammül edemeyenler, ona sahip olamayanlar, onu mundar ilan eder
Kıza biraz daha yaklaştı. "Buradan gideceğine seviniyorsun kesin?" "Evet." "Bir oğlan", dedi sessizce, "bu sabah okulda senin hakkında birşeyler yazan kağıtlar ve senin bir resmini satmış." "Biliyorum", dedi kız, "ve satılan kağıtlardan bir pay alacağımı ve beni boyadığı şekil üzere gördüğünü
Sayfa 147Kitabı okudu
Özgüvenin oluşması veya kırılması için kritik bir an...
Mutfak kapısını açtı, yavaşça araya doğru itti, odasının kapısını açtı. "Burada", dedi kız, "odamda, orada değil." "Mirzova", diye fısıldadı oğlan. "Nerden kaptın o ismi? Mirzov benim ismim, ve Katharina." "Herkes sana öyle diyor, ve ben seni düşünmekten başka bir şey yapamıyorum. Göster onu bana şimdi." Kızardı, çünkü yine 'onu' demişti, 'onları' değil. "Üzüyor beni", dedi kız, "senin için bir günah olması." "Görmek istiyorum onu", dedi oğlan. "Kimseyle -", dedi kız, "kimseyle konuşmayacaksın bunun hakkında." "Hayır." "Söz veriyor musun?" [...] "Neden ağlıyorsun?" "Korkuyorum", dedi kız, "sen korkmuyor musun?" "Ben de", dedi oğlan, "ben de korkuyorum." O kadar gergindi ki, bluzün son düğmesini nefedeyse koparacaktı, sonra derin bir nefes aldı, Mirzova'nın göğsünü gördüğünde; korkmuştu, çünkü tiksinti duymaktan çekinmişti, nezaketen hoşlanmış gibi yapması gerekeceği andan, ama tiksinmedi ve bir şey saklaması gerekmedi. Tekrar iç çekti. Kızın gözyaşları geldikleri gibi aniden kesiliverdi. Kız ona merakla baktı: yüzünün her hareketi, gözlerindeki her ifade, hepsini içine çekti, ve şimdiden biliyordu ki, seneler sonra ona müteşekkir olacaktı, bluzünün düğmelerini (başkası değil) onun açmış olduğundan dolayı.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Kaç gün sonra dönüp yaptığım alıntı...
Günahlar, diye düşündü, ölüm, günahlar; ve kadını birden arzu ettiği yoğunluk, işkence etti ona; yüzünü bile görmemişti; yumuşak bir lavanta kokusu, genç bir ses tonu, hafif ama aslında sert sesleri atakkabısının topuklarının; giderken günah çıkarma kabinine: bu ritim gece gündüz kulağında çınlayan sonsuz melodinin yalnızca bir parçasıydı.
Sayfa 128Kitabı okudu
Paul yatağın ucunda, yaşlı bir adam gibi öne eğik oturuyordu; içinin derinliklerinde, üstünde, kendinde isimlendiremediği bir yük ağırlık yapıyordu, karanlıktı ve ağırdı.
Sayfa 137Kitabı okudu
Şimdi hakikaten gidiyordu: el çantasını kapattı, ayağa kalktı, dizlerini büktü, haç çıkardı, ve bacakları ayakkabılarına, ayakkabıları topuklarına, topukları yerdeki fayansa ritmi dikte etti.
Sayfa 130Kitabı okudu
Bazı günler olurdu ki, onlarda herkesten nefret eder ama bir tek kendinden etmezdi, ama bugün, çoğu günde olduğu gibi, sırf kendinden nefret ediyor ve her şeyi seviyordu...
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Büyük şehirlerde ölü evliliklerin erkek partnerleri bar iskemlelerinde profesyonel teselleyici kadınların dudak kızıllığına tapınırlar, o dudak kızıllığı ki, o erkeklerin karıları dudaklarına sürmez sıkıcılığı erdem kabul ettikleri için. Ama ufak şehirlerde villaların dış cepheleri uzun zamandır yas tutanların çiçek bırakmadığı mezarlara benzerler.
Sayfa 124Kitabı okudu
Evliliği sayısız başka evlilikten daha fazla paramparça değildi, ve oğullarının utanmasına gerek yoktu. Onlar bilemez, tıpkı kendileri gibi birçok sempatik ve normal çocukların bilmediği gibi - bir evli çiftin yatakodası mobilyaları arasında ne kadar can sıkıntısı, bıkkınlık ve nefretin sinsice birikebildiğini ve otomatikleşmenin gündelik evlilik hayatı için ne kadar ölümcül olduğunu.
Sayfa 124Kitabı okudu
Beni çok etkileyen Alman yazarlar nesli ve literatürü
Bizim neslimizin 1945'den sonraki ilk yazma denemelerini enkaz literatürü olarak isimlendirdiler, onunla kayıtlı bırakmaya çalıştılar. Biz bu isimlendirmeye karşı çıkmadık, çünkü haklı yere vardı: bizim haklarında yazdığımız insanlar enkaz arasında yaşıyorlardı, savaştan çıkmışlardı, erkekler ve kadınlar aynı derecede yaralıydılar (ruhsal anlamda), ve (hatta) çocuklar (da öyle). [...] Bir savaş dönüşü zamanıydı ki, onun (savaşın) biteceğine kimse inanamamıştı. Yani savaştan yazıyorduk, eve dönüşten ve savaşta gördüklerimizden ve döndüğümüzde bulduğumuzdan: enkazdan; ve bu, bu literetüre eklenen üç başlıca kelime ediyordu: savaş, dönüş ve enkaz literatürü.
"Biz yaşamakla cezalandırılmışız" dedi sessizce.
Reklam
Fakat, burada araya sokarak belirtmem gerekir ki, Johannes, ulaştığı akademik dereceye rağmen, her zaman cahilin birisiydi.
Limanda denize karşı martıları izlemek
Ama ben de onlar gibi açtım, hem de yorgun, fakat hüznüme rağmen mutluydum, çünkü orada öyle dikilmek, ellerim ceplerimde, martıları seyretmek ve hüzün içmek güzeldi.
Sonrada kızlar bize değer verilmiyor derler. Savaşın ortasındaki konusma
"Ama hiçbir kızın (kız arkadaşın) olmadı mı?" diye başladı yine bu sefer daha sesli şekilde ve ben yine konuyu yavaş yavaş kapatmam gerektigini hissettim. "Hiç? Hiç? Başını hiç yumuşak bir omuza koymadın ve hiç koklamadın mı, saçlarını koklamadın mı... hiç mi yapmadın?"
Bu ben olabilirim...
"Hadi birşeyler anlat bana", dedi Hecker, "birşeyler anlatmalısın artık, hadi", bana ciddiyetle baktı. "Ya, hiçbir zaman anlatmadın, hep beni konuşturdun."
Savaşta insan kalmak...
Hecker arkasına yaslanmış şekilde uzanıyordu, sigara içiyor ve benim yıkanmamı izliyordu. Dışarısı çok sessizdi, ama bu sessizlik kötüydü ve dondurucuydu, tehdit eden bir sessizlikti, ve ben yeni sigarasını eskisiyle yakan Hecker'in ellerinden onun heyecanlı olduğunu ve korktugunu anladım, çünkü hepimiz korkuyorduk, insan kalmayı başaran herkes korkuyordu...
31 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.