Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şehir Mektupları

Ahmet Rasim

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Dilimiz hangi renktir?…
“- Eğer dilimiz için de bir renk yazman gerekseydi, ne diyecektin? Durdum. Sorduğu tuhaf ama önemliydi. Şaşırdım. Dile renk yakıştırılır mı? Mavi desem olmaz. Turuncu yakışmaz. Al, pembe, siyah; hiç alakası yok. En sonunda: - Ben yakışacak rengi bulamadım. Sizin aklınıza geliyor mu?, diye sordum. Güldü, dedi ki: - Ben buldum, ama sadece bir renk değil.. Renkler topluluğu. Renk de değil, birkaç rengin birleşmesinden olma ‘Mozaik’.. - Mozaik! Gerçekten çok uygun. Öyle ya; Arapça, Farsça, İtalyanca, hele bir de şimdilerde Fransızca ve Türkçe! Kıyamet...! - Evet. Dil büyüdükçe, yeni kelimelere muhtaçmış. Mesela, ‘tatlı’ kelimesi pek eski, kullanılamazmış. Onun yerine ‘nuşin’ kelimesi konulacakmış. Bundan sonra, ‘helva-yı nuşin, nuşin karpuz, nuşin renk, nuşin söz, nuşin dil’ denilecek...;))”
Sayfa 185Kitabı okudu
Bayram geliyor. Düşünün babalar! Telaşın lüzumu yok! Masraf kapıları açılıyor! Fakat bunlar güzel günlere özel masraflardandır, kıskanılmaz. Sevine sevine alınır, giydirilir. Herkes herkesin gülüp sevinmesini ister. O ağlayan çocukları, bayram günü davulun arkası sıra gezerken; arabalarda, beygirler, eşekler üzerinde giderken görseniz tanıyamazsınız. Bizimkilerde şimdiden ağlama darılma yok, ama böyle giderse, gözyaşlarını anlatmaya biz de matbaada başlayacağız. Acaba öteki arkadaşlar ne haldedirler? Herkesin bayramda cebinde harçlığı olur, gazete yazarlarının bir parası bulunmaz. Sebebini soracak olursanız onu da söyleyeyim. Sebebi; idarecilerin, bayram günü elemanlar matbaaya gelsinler de iş görülsün, diye para vermemeleridir.
Reklam
İstanbul’un en eski sakinleri: Kız & Galata Kulesi…
“Eskilerden kim kaldı İstanbul’da?, denildi mi, bir Kız Kulesi, bir de Galata Kulesi, diye cevap verirlerdi. Ne kadar doğrudur...”
Sayfa 152Kitabı okudu
Öztürkçe dilinde Çay üzerine bir söz…
“Çay-ma hoş-güvar ü şirinest” (Çayımız lezzetli ve tatlıdır)... #ÖztürkçeDili
Yazarlar üzerine…
“Bir yazarı yalnızca hayatıyla, yani parantez içinde belirtilen doğum ve ölüm tarihiyle tanıyor olmak, o yazarın kültür dünyamıza katkılarını görmezden gelmek demektir...”
ÖzTürkçe dilinde ÇORBA’nın tanımı…
“Kana kuvvet, göze fer, batına ciladır çorba, İllet-i cu’a deva, mahz-ı gıdadır, çorba. Sağlara, hastalara ayn-ı şifadır çorba, Ağniya dostu muhibb-i fukaradır, çorba, Hasılı hahiş ile ekle sezadır, çorba...” (Günümüz Türkçesine tercümesi: “Çorba, kana kuvvet, göze fer, karna ciladır, Açlık derdine devadır, gıdaların ta kendisidir. Sağlara, hastalara şifa olan çorba, Zenginlerin dostu ve fakirlerin sevgilisidir. Kısacası, istekle yenilmeye layıktır, çorba...”)
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Ne tuhaf bir şey, yeni gördüm ama meğer kömürcüler karda, donda buram buram terler; tatlı, sıcak, güneşli havalarda da tiril tiril titrerlermiş.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.