Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ulus-Devlet Modern Benlik ve Hesapçı Akıl

Seküler Çeviriler

Talal Asad

Seküler Çeviriler Gönderileri

Seküler Çeviriler kitaplarını, Seküler Çeviriler sözleri ve alıntılarını, Seküler Çeviriler yazarlarını, Seküler Çeviriler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlar genel olarak elleriyle değil, gözleriyle yargıda bulunur; çünkü herkes görür, ama çok az kişi duyumsar. Ne gibi göründüğünü herkes görür, ama ne olduğunu çok az kişi duyumsar ve o çok az kişi, devlet erkinin korumasını arkasına alan çoğunluğun görüşüne karşı çıkmaya cesaret edemez.
Sayfa 168Kitabı okudu
Ama dostluk modern devletin dilinin parçası değildir, zira modern devlet her türlü taraflılığı reddettiğini iddia eder;..
Reklam
Seküler Aklın Getirilerine Dair
Son birkaç yüzyılda sanayileşmenin ve çevresel sömürünün şiddeti küresel iklim değişikliğini ve ekosistemin çöküşünü başlatmış ve hepsi bir tarafa bilim ve teknolojide nükleer silahların şiddetini gerçek kılan şaşırtıcı ilerlemeleri doğurmuştur. Bu bağlantılı gelişmelerde seküler aklın sistemli tatbiki gezegenimizdeki bütün yaşamın sona èrmesi ihtimalini gündeme getirmiştir. Benjamin'in meleği tarihsel körlüğümüzden ötürü de kederleniyor mudur?
Raz-Krakotzkin hemen hepsi ateist olan ilk Siyonistlerden bahsederken şöyle yazar: "Seküler Siyonizm şu sözlerle özetlenebilir: Tanrı yoktur, ama bize o toprakları vaat etti."
Devlet şiddeti ve terörüne başvurmanın bilinen sonuçlarından biri Ortadoğu ve Afrika'nın tamamının istikrarsızlaştırılması ve dolayısıyla devlet dışı terörizmin yaratılıp güçlendirilmesi –ve böylece sıradan insanlar arasında daha fazla korku ve endişenin doğması, devletin güvenlik önlemlerini artırması çağrılarının daha sık duyulması ve kimilerinin verdiği adla Batılı liberal demokrasilerin askerileşmesi- olmuştur. Bu alanda finansal ve ideolojik açıdan çok fazla yatırım olduğundan değişim yaşanması zor görünüyor: Tikel çıkarlar kolektif kaygılara baskındır.
Modern Sömürge Taktikleri
Bu modellerden ilki idealleştirilmiştir (tipik ifadesini yazılı anayasada bulur); ikincisi, kapitalizmi finanse etmek için yeni şekillerde hayatidir (dolayısıyla toplumsal eşitsizlikleri teşvik edip küskünlükleri artırır); üçüncüsü, kişisel çıkarın yanı sıra kolektif sorumluluğun karşılıklı olarak uyuşmayan değerlerini içerir (bir yandan insan ihtiyaçlarına bir yanıt olarak sigorta, diğer yandan kâr elde etme ve devlet kontrolüne yanıt olarak sigorta).
Reklam
Amerikan Korkaklığının Kaynağı
“Savaş sonrası Amerikan devleti esasen bipolardı ve bugün de hâlâ öyledir: Kibirli ve bütün maddi önlemleriyle ezici derecede güçlü ama korku dolu ve güvensiz... Askeri planlamacıların anladığı şekliyle, bu bir handikaptan ziyade sömürülmesi gereken bir paradokstu. Varoluşu tehdit eden uğursuz düşmanlardan duyulan korku devasa bir askeri aygıta halk desteği toplamak için siyasi olarak kullanıldı. Yüksek seviyelerde tutulan endişe, siyasetçileri ve halkı hizaya getiren bir kontrol mekanizmasıydı... Kariyerler buna bağlıydı. Keza güvenlik'e yatırılmış birçok kamusal ve kişisel varlık da öyle. Keza 'savunma' ile alakalı sanayilerdeki kârlar da öyle.”
Eğer küfür Tanrı'ya ihanet olarak görülürse, Tanrı madum olduğu durumda hükümdara ihanet ne kadar farklıdır ki?
Önemli bir anlamda, sayılardan yararlanan seküler aklın asli dili, soyutlandığı dünyaya dikkat göstermemeyi gerektirir. Bu tür bir akıl, riskle sadece bir tehlike olarak değil, aynı zamanda bilgi, zenginlik ve iktidarın sürekli artışı için bir fırsat olarak gördüğü içinde ilgilenir.
Kur'an'ın Çevrilemezliği
Kuran'ın çevrilemezliği, bir vahiy olarak görülmesi gerektiğinin işaretidir ve vahiy, Eliot'ın dikkat çektiği gibi, şiirsel ilhama benzer. Çevirmesi imkânsız olmasa da zordur. Ona kendi terimleriyle yaklaşmak gerekir ve bunların ne olduğunu belirlemek her zaman kolay değildir. Kuran Tanrı kelamı olarak alındığı ölçüde, müminlerin ona duyduğu hürmet ve minnettarlık ona yaklaşımda önvarsayılır ve bu tutum hem maddi kitaba dokunurken uyulan temiz lik kurallarında hem de kelamin yazılı ya da sözlü aktarımda değiştirilmemesine dikkat edilmesinde ifade bulur. Fakat bu, sözgelimi Müslüman bir Türkün Kuran'ın Türkçe çevirisini okurken huşu ve hürmet duygularıyla dolmasının imkânsız olduğu anlamına gelmez; ben özellikle de ibadet bağlamda Kuran'ın özgün dilinden okunmasının tikel (fiziksel-duygusal-bilişsel) bir tutum olarak görüldüğünü ve çevrilemezliğinin bu anlama içkin özel bir mahiyeti olduğunu savunuyorum. Kutsal olan Arap dili değil; aşkın, yaratıcı olduğuna inanılan bir gücün huzurunda ilahi erdemlerin dile getirilmesidir. Bu demektir ki, çevrilemez olan şey (Kuran metni değil) ibadet edimidir ve bunun tam anlamı sözlüklerde (yedinci yüzyıl Arapçasının modern Arapçadaki izahını sunan bir sözlükte bile) yazmaz, aksine bu anlam belirli bir terbiyeyi (cultivation) gerektirir. Günlük yaşamda (Müslümanların ya da Hıristiyanların) kullandığı Arapça herhangi bir anlamda "kutsal” olarak görülmez.
Reklam
Sanneh, Hıristiyan mesajını Hıristiyan olmayan bir kültüre çevirmek üzere yerlilerin kıstaslarından yararlanırken misyonerlerin, esas mesajın anlaşılıp özgürce seçilmesi için özgün aracı başka bir araç için haklı olarak terk ettiğini söyler. Mesaj bütünden koparılabilir olduğundan, herhangi bir araçta ve araçla aktarılabilir ve bu sayede alımlandığı yerlilerin dillerinde ve kültürlerinde serpilip gelişmesi mümkün hale gelir. Sanneh'e göre, bu tutum, İslamın ayırıcı özelliği olarak gördüğü şeyle çelişir: “Hıristiyanlar için misyon öncelikle çeviri demekken, Müslümanlar için misyon her zaman ritüel yükümlülüklerinde kutsal kitaplarının çevrilemezliği olmuştur.”
"İnsanın toplum halinde elde ettiklerine, insanı kendi kendisinin efendisi yapan 'manevi' özgürlüğünü ekleyebiliriz: Çünkü salt isteklerin itkisine uymak kölelik, kendimiz için koyduğumuz yasalara boyun eğmekse özgürlüktür."
..dışlayıcı bir devlet olmadan yurttaşlık anlamsızdır ve liberalizm seküler bir devlete ihtiyaç duyar.
Liberalizmin Bukalemun Hali
Liberalizmin değişen bir tarihsel kimliği vardır. On yedinci ve on sekizinci yüzyılda (kilisenin ve kralın ayrıcalıklarını kısıtlamayı amaçladığında) bir devrimci hareketken, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılda (elitlerin iktidarını ve emperyal üstünlükleri tahkim etmeye başladığında) toplumsal açıdan muhafazakâr ve nihayet (sadece piyasanın özgürlüklerini hızlandırmakla kalmayıp finans sermayesinin egemenliğini güçlendirerek eşitsizliğin artmasını da teşvik ettiği) son dönemdeyse talancı bir akım haline gelmiştir.'
Seküler birey kendisini özerk ve akli görür; üstelik “gerçek din" olarak gördüğü bir yaşam biçimini seçebildiği zaman bile bu böyledir. Ama özerklik ile akliliğin ne anlama geldiği her zaman açık değildir ve açık olduğunda bile, bunlar tarihsel açıdan değişmez değildir.
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.