Selahaddin adaletli bir sultan, cesur ve hamiyetli bir hükümdardı. Bilginleri ve edebiyatçıları sever; onları yakınına alır ve kendileriyle birlikte oturur üzerlerine nimetlerini ve iyiliklerini yağdırırdı
Kürtler’in Musul ve Şam’da yaşayanlarının bir kısmı, örneğin Tasinî, Halidî ve Bisyanîler ile Bohtî, Mahmudî ve Dünbülîler’in bir kısmı Yezidî mezhebindendirler. Bunlar Mervanî halifelerine tabi olan Şeyh Adiy bin Müsafir’ın mürididirler. Ona bağlanmışlardır. Batıl inançlarına göre şöyle derler: Şeyh Adiy bizim oruç ve namazlarımızı kendisi üstlenmiştir . Kıyamet günü bizleri hiçbir sorgu ve cezaya maruz kalmadan cennete sokacaktır. Bunlar Zahir ulemasına (Fıkıh âlimleri) karşı sonsuz nefret ve düşmanlık beslerler.
Kürtler, dilleri ve gelenekleri yönünden birbirinden faklılaşan dört ayrı gruptan oluşurlar: birinci grup Kurmanc, ikinci grup Lor, üçüncü grup Kelhor ve son olarak dördüncü grup Goran
İskender, bidlis adındaki adamına buraya sağlam bir kale yaptırması emrini verdi ve şöyle dedi:" O kadar sağlam bir kale olsun ki benim gibi bir kral bile ele geçirmeye heveslenirse o bile başaramasın. Böylece bu kalenin adı nesilden nesile sonsuza dek yaşasın."
Şeref Han 939 (1532-1533) yılında da Van gölünün ortasında bulunan Ahtamar kalesini ele geçirmeye yöneldi. Bu kale eski zamandan beri Rojki aşiretinin egemenliği altında bulunuyordu. Fakat son zamanlarda Şenbo hükümdarları tarafından ele geçirilmişti. Şeref Han birkaç gemiye asker ve cephane doldurarak bunlarla kaleye saldırdı ve çarpışarak orayı da ele geçirdi. Bu kalenin o zamanki yöneticisi olan Hakkârili Melik Bey'in oğlu Rüstem Bey de bu çarpışmada bir tüfek kurşunuyla öldürüldü.
Bohtanlılar'ın istila etmiş oldukları İs'ird ( Siirt) bölgesini onlardan alarak, eski hükümdarı olan Hasankeyfli Melik Halil'e verdi. Nitekim daha önce anlatılan olaylarda da bu, detaylı olarak geçti. Şeref Han ayrıca, Melik Halil'den Erzen Nahiyesi'ni alıp Sasonlu Muhammed Bey'e verdi.
Ayrıca Şeref Han, Şeyh Emir Bilbasi'yi, Hakkârili İzzeddin Şir'in yardımına ve onu, Kızılbaşlar'ın kendisine karşı desteklediği Mahmudiyan aşiretinin şerrinden kurtarmaya gönderdi. Ayrıca, Kızılbaş Ürkmez Sultan'ın Van kalesine hapsetmiş olduğu İvaz Bey Mahmudi meselesine müdahale etti ve daha önce anlatıldığı gibi kendisini güç kullanarak serbest bıraktırdı.
Selçuklu Atabeyleri'nin Kürdistan, özellikle de Bitlis kalesi ve şehri üzerindeki egemenlikleri 40 yıldan fazla sürdü. 576 (1180-1181) yılında Atabeyli Sultan Salihuddin bin Nureddin bin Seyfeddin Gazi Mısırlılar'la girdiği savaşta yenilgiye uğradı. O günden sonra Atabey devletinin güneşi batmaya başladı.
Bu zaman zarfında yabancılara boyun eğmektense dağlara çekilip ormanlarda vahşi bir hayat sürmeyi tercih eden Rojkîler uygun bir fırsatın doğmasını bekliyorlardı. Bu fırsat çıkar çıkmaz da avına saldıran aslanlar gibi dağlardan Atabeylere hücuma geçtiler. Keskin kılıç darbeleriyle toprağı kanla suladılar ve Atabeyleri oradan söküp çıkardılar.
Selçuklu Atabeyleri tarafından Bitlis'i yönetmekle görevlendirilen şahsın Bitlis ve Ahlat şehirlerinde cami, han ve kemer gibi birçok hayır eserleri vardı. Bir rivayete göre Bitlis şehri Atabey Kızıl Arslan'ın yönetimindeydi. Her halükarda, Irak-ı Arap muhafızlığının Aksungur'a ve Azerbaycan muhafızlığının da İldeniz'e verilmesi tarihi birbirine tamamen uygun düşmektedir. Çünkü ikisinin yönetim dönemleri aynıdır. Halen Bitlis vilayetinde bulunan Seracîyan topluluğu bunların torunlarıdırlar. Seracîyan sözcüğü Selçukîyan sözcüğünün bozulmuş halidir. Tac Ahmed, Kara Köte, Kuli Özbekan aileleri ve diğerleri bu taifedendirler.