Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kürt Tarihi

Şerefname 1.Cilt

Şerefhan Bitlisi

Şerefname 1.Cilt Gönderileri

Şerefname 1.Cilt kitaplarını, Şerefname 1.Cilt sözleri ve alıntılarını, Şerefname 1.Cilt yazarlarını, Şerefname 1.Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kürtler, dilleri ve gelenekleri yönünden birbirinden faklılaşan dört ayrı gruptan oluşurlar: birinci grup Kurmanc, ikinci grup Lor, üçüncü grup Kelhor ve son olarak dördüncü grup Goran
Lannnnn
Bazı düşünürlerin söylediğine göre Kürtler, Allah’ın üzerlerindeki perdeyi kaldırıp, görünür kıldığı bir cin topluluğudur.
Reklam
''Bilmem ki nasıl bir kuşsun bu güzelliğinle sen?"
Şerefname 1.Cilt
Şerefname 1.Cilt
Bitlis kalesi
İskender, bidlis adındaki adamına buraya sağlam bir kale yaptırması emrini verdi ve şöyle dedi:" O kadar sağlam bir kale olsun ki benim gibi bir kral bile ele geçirmeye heveslenirse o bile başaramasın. Böylece bu kalenin adı nesilden nesile sonsuza dek yaşasın."
Zamanın evlatlarında vefa arama, gönül! Çünkü bu yoldaşların yaradılışlarında mertlik yoktur.
Garezden uzak olan öğüt Hastalığı gideren acı ilaç gibidir.
Reklam
"Adaletli ol çünkü adil kişi her zaman muteberdir."
Kötü huy kişinin doğası haline gelirse Ölüm onu alana kadar orada kalır.
"Hemû dewlet ji tifaqan çêdibin. Bêdewletbûn ji nakokiyan çêdibe."
Şeref Han 939 (1532-1533) yılında da Van gölünün ortasında bulunan Ahtamar kalesini ele geçirmeye yöneldi. Bu kale eski zamandan beri Rojki aşiretinin egemenliği altında bulunuyordu. Fakat son zamanlarda Şenbo hükümdarları tarafından ele geçirilmişti. Şeref Han birkaç gemiye asker ve cephane doldurarak bunlarla kaleye saldırdı ve çarpışarak orayı da ele geçirdi. Bu kalenin o zamanki yöneticisi olan Hakkârili Melik Bey'in oğlu Rüstem Bey de bu çarpışmada bir tüfek kurşunuyla öldürüldü. Bohtanlılar'ın istila etmiş oldukları İs'ird ( Siirt) bölgesini onlardan alarak, eski hükümdarı olan Hasankeyfli Melik Halil'e verdi. Nitekim daha önce anlatılan olaylarda da bu, detaylı olarak geçti. Şeref Han ayrıca, Melik Halil'den Erzen Nahiyesi'ni alıp Sasonlu Muhammed Bey'e verdi. Ayrıca Şeref Han, Şeyh Emir Bilbasi'yi, Hakkârili İzzeddin Şir'in yardımına ve onu, Kızılbaşlar'ın kendisine karşı desteklediği Mahmudiyan aşiretinin şerrinden kurtarmaya gönderdi. Ayrıca, Kızılbaş Ürkmez Sultan'ın Van kalesine hapsetmiş olduğu İvaz Bey Mahmudi meselesine müdahale etti ve daha önce anlatıldığı gibi kendisini güç kullanarak serbest bıraktırdı.
Sayfa 465 - NûbiharKitabı okudu
Reklam
Selçuklu Atabeyleri'nin Kürdistan, özellikle de Bitlis kalesi ve şehri üzerindeki egemenlikleri 40 yıldan fazla sürdü. 576 (1180-1181) yılında Atabeyli Sultan Salihuddin bin Nureddin bin Seyfeddin Gazi Mısırlılar'la girdiği savaşta yenilgiye uğradı. O günden sonra Atabey devletinin güneşi batmaya başladı. Bu zaman zarfında yabancılara boyun eğmektense dağlara çekilip ormanlarda vahşi bir hayat sürmeyi tercih eden Rojkîler uygun bir fırsatın doğmasını bekliyorlardı. Bu fırsat çıkar çıkmaz da avına saldıran aslanlar gibi dağlardan Atabeylere hücuma geçtiler. Keskin kılıç darbeleriyle toprağı kanla suladılar ve Atabeyleri oradan söküp çıkardılar. Selçuklu Atabeyleri tarafından Bitlis'i yönetmekle görevlendirilen şahsın Bitlis ve Ahlat şehirlerinde cami, han ve kemer gibi birçok hayır eserleri vardı. Bir rivayete göre Bitlis şehri Atabey Kızıl Arslan'ın yönetimindeydi. Her halükarda, Irak-ı Arap muhafızlığının Aksungur'a ve Azerbaycan muhafızlığının da İldeniz'e verilmesi tarihi birbirine tamamen uygun düşmektedir. Çünkü ikisinin yönetim dönemleri aynıdır. Halen Bitlis vilayetinde bulunan Seracîyan topluluğu bunların torunlarıdırlar. Seracîyan sözcüğü Selçukîyan sözcüğünün bozulmuş halidir. Tac Ahmed, Kara Köte, Kuli Özbekan aileleri ve diğerleri bu taifedendirler.
Sayfa 400 - NûbiharKitabı okudu
Gazi Sultan, Bitlis vilayetini Sultan'ın gücünden kaçarak Acem ülkesine sığınan Bitlis Hükümdarı Şemseddin Han'dan almaya karar verdiğinde Baykan, Modiki, Zeydanî ve Bilbasi aşiretlerinin hepsi başkaldırdılar ve Osmanlı devlet adamlarına ve görevlilerine karşı üç yıl süreyle isyanlarını sürdürdüler. Hatta Sultan, Kürdistan'ın bütün beylerine ve hükümdarlarına, bu asilerin üzerine bir anda yürüme emrini verdi. Buna rağmen bunlara boyun eğdirilemedi. Sonunda Sultan Süleyman siyaset ve dehasını kullandı, Kifendur vadisinin halkı ile Baykan aşiretini Hazzo Hükümdarı Bahaddin Bey aracılığıyla kendine çekti ve Bahaddin Bey'i onların teslimiyle görevlendirdi. Sonra da Şeyh Emir Bilbasî'nin iki oğlu İbrahim Bey ile Kasım Bey'i kendine çekti ve gözlerini paraya, makama çevirdi. Ancak bu şekilde Bitlis'i ele geçirebildi.
Sayfa 395 - NûbiharKitabı okudu
Dünya sel yolu üzerindeki harap kaledir, Sanma ki bir avuç çamurla mamur olacak.
Muş kelimesi Ermenice'de 'duman' anlamına gelmektedir. Orada yoğun dumanın etkisiyle meyve veren ağaçlar az dır. Fakat şehrin çevresinde üzüm bağları vardır. Bağlar dağın yükseklerinde yer almaktadır. Üzüm fidanlarını alçak ya da yamaç topraklara nakletmek istedikleri zaman o fidanlar kurur. Büyük miktarda tahıl ve darı yetişir. Geniş bir düzlüğü ve verimli otlakları vardır. Halk buralarda çok fazla sayıda sığır, manda ve koyun beslemektedir. Kotan denilen çiftlerin her biri bir çift öküze bağlanır ve yan yana 24 öküz ve manda bağlanarak çift sürülür. Türkler Muş düzlüğüne 'Muş Ovası' derler. Tahminen 10-12 fersah uzunluğu ve 4-5 fersah genişliğe sahiptir. Her zaman çiçekler ve reyhanlarla kaplıdır. Ova, yeşilliklerle kap- lı dağlar ile çevrelenmektedir. Dağları her zaman karlı olup her tarafında soğuk suyu olan çeşmeler ve dereler mevcuttur. Fırat Nehri ovanın kuzeyinden gelir ve düzlüğün üçte birini dolaştıktan sonra güneye yönelir. Nemrut dağından çıkan ve Karasu adıyla bilinen nehir ise doğu yönünden gelmekte ve yaklaşık olarak düzlüğün ortasında Fırat'la birleşmektedir.
Sayfa 389 - NûbiharKitabı okudu
Ahlat şehri İslam devrinde defalarca harap ve virane oldu. Önce Sultan Celaleddin Harzemşah 626 (1228-1229) yılında Ahlat üzerine yürüyüp kuvvet yoluyla Selçuklular'ın elinden aldığı sırada burayı harabeye çevirdi ve şehirde büyük bir katliam yaptı. Ondan sonra da Moğol ordusu gelip şehri Celaleddin'den aldı ve aklın tasavvur edemeyeceği ölçüde şehri yakıp yıktı. Ahlat 644 (1246-1247) yılında da büyük bir depreme uğradı ve bu depremin sonucu olarak birçok bina yıkıldı ve şehir viraneye döndü. 955 (1548-1549) yılında ise Şah Tahmasb kışın ortasında şehre saldırdı ve şehri de, kalesini de kuşattı. Şehri, Sultan Süleyman tarafından görevlendirilmiş olan muhafız birliğinin elinden aldı. Sonra bütün hisarların ve kalenin yıkılmasını emretti. Bunun üzerine bir saat içinde kaleyi yerle bir ettiler. Bundan bir süre sonra ise Sultan Süleyman Han eski şehir ve kaleyi bıraktı ve Van gölünün kıyısında yeni bir kale ve şehir kurdu. Bu durum eski kale ve şehrin tamamen harap olmasına yolaçtı. Yeni şehir de imar anlamında bir ilerleme kaydetmedi.
Sayfa 388 - NûbiharKitabı okudu
438 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.