Allah’ın tecrübeyle ispat edilememesini, O’nun varlığının bir eksikligi olarak sunmak ve buradan hareketle de O’nun ilmî yolla ispat olunamayacağının iddia etmek doğru değildir. Öncelikle ilimdeki tek ispat yolu tecrübe değildir. Allah’ın kendisiyle ispat edildiği akıl, diğer ispat yolu olan his ve tecrübeden çok daha kuvvetlidir. Öyle ki, tecrübe de akıl sayesinde bir değer ifade eder.6
Büyük ihtimalle Batılı ilâhiyatçıları, “Allah’ın varlığının ilmî bir mesele olmadığı” şeklindeki yanlış düşünceye iten şey, onların Allah’ın zâtını ve şahsını görmede tecrübeden yararlanamıyor olmalarıdır. Ama bilinmelidir ki onlar bunu gerçekleştirseler de, gereken sonuç yine almamayacaktır. Zira onların aradığı varlık, Vâcibü’l-vücüd olamaz. Kaldı ki Allah’ı inkar edenlerle O’nun varlığına inanan ilâhiyatçılar arasındaki mesele, Allah’ın zâtını tayin değil, O’nun varlığı meselesidir.
Aslında tecrübe de her ne kadar teleskop veya mikroskopla Allah’ın varlığını tesbit etmese de, O’nun varlığından haber vermekte ve en güzel şekilde bu varlığın ispatını yapmaktadır. Eğer bu âletlerle aranamadığı için O, tecrübe dışı addediliyorsa, yanlışlık meselenin tayin biçiminde aranmalıdır. Böyle bir yaklaşım, Allah’ın mekânını gökyüzünde arayan Firavun’un yaklaşımıdır.