Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sikke-i Tasdik-ı Gaybi

Bediüzzaman Said Nursî

Sikke-i Tasdik-ı Gaybi Gönderileri

Sikke-i Tasdik-ı Gaybi kitaplarını, Sikke-i Tasdik-ı Gaybi sözleri ve alıntılarını, Sikke-i Tasdik-ı Gaybi yazarlarını, Sikke-i Tasdik-ı Gaybi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Herkes bu zamanda Risale-i Nura muhtaçtır, fakat umumunu elde edemez; etse de tam okuyamaz; fakat küçük bir Risalei'n-Nur hükmüne geçmiş bir risale-i câmiayı elde edebilir ve ekser vakitlerde muhtaç olduğu mes'eleleri ondan okuyabilir. Ve gıdâ gibi, her zaman ihtiyaç tekerrür ettiği gibi, o da mütâlaasını tekrar eder. Sikke-i Tasdiki Gaybî
Yine şefkat yâr oldu ki, şimdi tekrar okumağa şevk ile başladı. Sikke-i Tasdiki Gaybî
Reklam
"Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve bürhanlı marifet-i kudsiyedir."
Sayfa 184Kitabı okudu
"Güneş gibi hakikat-i imaniye ve Kur'aniye, yerdeki muvakkat ışıkların cazibesine tabi ve âlet olmadığı gibi o hakikati cidden tanıyan, değil küre-i arzdaki hâdisata belki kâinata da âlet edemez."
Sayfa 161Kitabı okudu
Evet, bu küre-i arza memuriyetle gönderilen her insan, burada misafir ve fâni olduğu ve mahiyeti bir hayat-ı bâkiyeye müteveccih bulunduğu kat'iyen tahakkuk etmiştir. O her insan, bu zamanda hayat-ı ebediyesini kurtaracak olan istinad noktaları sarsıldığından bu dünyasını ve içinde bütün alâkadar ahbabını ebedî terk etmekle beraber, bu dünyadan binler derece daha mükemmel bir bâki mülkü de kaybetmek veya kazanmak davası başına açılmış. Eğer iman vesikası olmazsa ve beratı ve senedi olan itikadı sağlam bir surette elde etmezse o davayı kaybeder. Acaba bu kaybettiği şeyin yerini hangi şey doldurabilir?
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Hem Risaletü'n-Nur, sair ulemanın eserleri gibi yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermiyor ve evliya misillü yalnız kalbin keşif ve zevkiyle hareket etmiyor; belki aklın ve kalbin ittihat ve imtizacı ve ruh vesair letaifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i a'lâya uçar; taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişemediği yerlere çıkar; hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir.
Sayfa 158Kitabı okudu
"Mevt ehl-i dalâlet için idam-ı ebedîdir ve o dehşetli darağacından kurtaran ve mevti mübarek bir terhis tezkeresine çeviren yalnız Kur'an ve imandır."
...o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faydalarına tercih etmek, ehl-i imana vâcib...
...nev-i beşerin maşuk-u mecazîsi olan hayat-ı dünyeviye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtraten beşerin hakiki sevdiği ve aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak.
Reklam
İslâm'a zafer ver, bizi kurtar, bizi güldür A'damızı et hâk ile yeksan, yine ey Nur-u Furkanî Sikke-i Tasdik-i Gaybi - 228
Bugün bedbaht insanlık, din ni'metinden mahrum olmanın sürekli hicran ve felâketlerini bağrı yanarak çekmektedir. Bu acıklı buhranın korkunç neticesidir ki, çeyrek asır zarfında iki büyük harbe girmiş ve üçüncüsünün de kapısını çalmak çılgınlığını göstermektedir. Artık bütün insanları kardeş yaparak yemyeşil Cennetlerin nurlu ufuklarından esen refah ve saâdet, huzur ve âsâyiş rüzgârıyla dalgalanan âlem‑şümûl bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İslâmdır. Zîra beşeriyetin bugünkü hâli, tıpkı İslâmdan evvelki insan cem'iyetlerinin acıklı hâlidir. Bunun için insanlığı o günkü ebedî felâketten kurtaran İslâm, bugün de kurtarabilir… Evet, milyonların, milyarların kalbinde asırlardan beri kanamakta olan o derin yarayı saracak yegâne müşfik el, İslâmdır. Her ne kadar ufuklarda zaman zaman bazı uydurma ışıklar görülüyorsa da‥ müstakbel, bütün nur ve feyzini güneşlerden değil, bizzat Rabbü'l‑Âlemîn’den alan ezelî ve ebedî “Yıldız”ındır. O yıldız, dünyalar durdukça duracak ve onu söndürmek isteyenleri yerden yere vuracaktır.
Na'budu Nüktesi
Bak kâinâttaki bütün mevcûdâta! Zîhayat olsun, câmid olsun, kemâl‑i itâat ve intizam ile vazife sûretinde ubûdiyetleri var. Bir kısmı şuûrsuz, hissiz oldukları hâlde; gayet şuûrkârâne, intizam‑perverâne ve ubûdiyetkârâne vazife görüyorlar. Demek bir Ma'bûd‑u bilhak ve bir Âmir‑i Mutlak vardır ki, bunları ibâdete sevkedip istihdam ediyor. Hem bak bütün mevcûdâta, hususan zîhayat olanlara‥ herbirinin gayet kesretli ve gayet mütenevvi' ihtiyacâtı var ve vücûd ve bekàsına lâzım pek kesretli muhtelif matlûbları var; en küçüğüne elleri ulaşamaz, kudretleri yetişmez. Hâlbuki o hadsiz matlabları, ummadığı yerden, vakt‑i münâsibde, muntazaman onların ellerine veriliyor ve bilmüşâhede görünüyor. İşte, şu mevcûdâtın bu hadsiz fakr ve ihtiyacâtı ve bu fevkalâde iânât‑ı gaybiye ve imdâdât‑ı Rahmâniye bilbedâhe gösterir ki: Bir Ganiyy‑i Mutlak, Kerîm‑i Mutlak ve Kadîr‑i Mutlak olan bir Hâmî ve Râzıkları vardır ki; herşey ve her zîhayat, O’ndan istiâne eder‥ medet bekliyor. Ma'nen ﴾ وَ اِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ ﴿ der.
Hüve Nüktesi
Evet, meselâ; bir nokta beyaz kağıtta iki‑üç nokta konulsa karıştığı ve bir adam, muhtelif çok vazifeleri beraber yapmasıyla şaşıracağı ve bir küçük zîhayata, çok yükler yüklenmesiyle altında ezildiği ve bir lisân ve bir kulak aynı ânda müteaddid kelimelerin beraber çıkması ve girmesi intizamını bozup karışacağı hâlde, aynelyakìn gördüm ki: (  هُوَ  ) “Hüve”nin anahtarı ile ve pusulasıyla fikren seyahat ettiğim hava unsurunda herbir parçası, hattâ herbir zerresi içine muhtelif binler noktalar, harfler, kelimeler konulduğu veya konulabileceği hâlde, karışmadığını ve intizamını bozmadığını… Hem ayrı ayrı pek çok vazifeler yaptığı hâlde, hiç şaşırmadan yapıldığını ve o parçaya ve zerreye, pek çok ağır yükler yüklendiği hâlde, hiç za'f göstermeyerek, geri kalmayarak intizam ile taşıdığını‥ Hem binler ayrı ayrı kelime, ayrı ayrı tarzda, mânâda o küçücük kulak ve lisânlara kemâl‑i intizamla gelip, çıkıp, hiç karışmayarak, bozulmayarak o küçücük kulaklara girip, o gayet incecik lisânlardan çıktığı ve o her zerre ve her parçacık, bu acîb vazifeleri görmekle beraber kemâl‑i serbestiyet ile cezbedârâne hâl dili ile ve mezkûr hakikatin şehâdeti ve lisânıyla لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ve ﴾ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ ﴿ deyip gezer ve fırtınaların ve şimşek ve berk ve gök gürültüsü gibi havayı çarpıştırıcı dalgalar içerisinde, intizamını ve vazifelerini hiç bozmuyor ve şaşırmıyor. Ve bir iş diğer bir işe mâni olmuyor… Ben aynelyakìn müşâhede ettim.
Hüve Nüktesi
Evet; nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbâba havâle edilse, lâzımgelir ki: Ya o kapta küçük mikyâsta yüzer, belki çiçekler adedince manevî makineler, fabrikalar bulunsun veyâhut o parçacık topraktaki herbir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri, muhtelif hâsiyetleriyle ve hayatdâr cihâzâtıyla yapmalarını bilsin.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.