TAŞLARIN KİTABI İÇİN BİR KAÇ KELİME
Ülkemin ıssız kıyılarından ve sıra dağlarından doğan bu taşlarla ilgili kitap düşüncelerimde yirmi yıldır bırakılmıştı. Her günkü ve her yılki işlerden, anlamsız nedenlerden ötürü bu kitabi o zaman yazmak olası değildi.
Yurttaşlarıyla birlikte şarkı söylemesi ve insanda olanı insana vermesi gereken şairdir: düş ve sevi, ışık ve gece, us ve çılgınlık. Ama taşları unutmayalım! Hiç bir zaman sessiz şatolar, gezegenimizin tüylü, yuvarlak hediyelerini unutmamalıyız. Onlar kaleleri sağlamlaştırırlar, öldürmek ya da ölmek için ilerlerler özgür ve sonrasz yeryüzü ötesi maddelerinin gizemini koruyarak varoluşumuzu süslerler.
Arkadaşım Gabriela Mistral Sili'de bir kimsenin ilk göreceği şeyin iskeletler, dağlarda ve kıyılarda taşların bolluğu olduğunu söyledi bir keresinde. Her zaman olduğu gibi söylediğinde doğruluk payı vardı.
1939 da Kara Ada'ya yaşamaya geldim ve kıyı, taşların olağanüstü varlığıyla kaplanmıştı. Onlar benimle kaba ve ıslak bir dille, bir yığın deniz çığlıklar ve ilkel uyarılarla, konuşuyorlardı.
Bunlardan ötürü, bu kitap taştan yaratıkların portreleriyle süslüdür ve taşlarla aramdaki diyalog bütün dünya şairlerine açtığım bir konudur. Böylece taşın ve hayatın sırrı ile yüzleşmek onlar tarafından devam ettirilebilir.
Pablo Neruda