Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Simgesel Düşüncenin Doğuşu

Alan Barnard

Simgesel Düşüncenin Doğuşu Gönderileri

Simgesel Düşüncenin Doğuşu kitaplarını, Simgesel Düşüncenin Doğuşu sözleri ve alıntılarını, Simgesel Düşüncenin Doğuşu yazarlarını, Simgesel Düşüncenin Doğuşu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Simgeler bir anlamda mecazidir. Tıpkı mecazi kelimeler gibi anlamı kurcalamamızı, benzetmelerden faydalanmamızı, yaratıcı olmamızı mümkün kılarlar. Bu tür bir yaratıcılık, müziğin ya da görsel sanatların mümkün kıldığı yaratıcılığın bir adım ötesinde. Bilhassa müzik, biyolojik yapımızın derinlerine gömülü olabilir. Müzikle ilgili yaratıcılık, toplumsal ve kültürel süreçleri ima ediyor, fakat aynı zamanda bilişsel olanla fizyolojik olanların bir harmanıdır. Simgecilik aracılığıyla ve dil aracılığıyla yaratıcılık, bunun ötesinde bilinçli bir adımdır. Daha fazla düşünmeyi gerektirir, aynı zamanda herhangi bir görsel sanatın değerini takdir etmeye yarayan ve kesinlikle müzikte de var olan duyguları da gerektirebilir.
Sayfa 22 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Karmaşık dilbilgisi sayesinde, örneğin mitoloji gibi simge sistemlerimiz içindeki anlamları keşfedebiliriz. Daha açık olmak gerekirse, karmaşık dilbilgisi, mitolojiler kurup bunları akılda “hayata geçirme” hususunda bize yardımcı olur. Mit, dinî düşünce ve ritüel birbirleriyle ilişkilidir.
Sayfa 22 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Reklam
Simgesel düşünce, bir estetik bilinci gerektirir. Aynı zamanda bunu, herhalde başkasına iletme ve böylece o kişinin algılarını etkileme isteğini de gerektirir.
Sayfa 19 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Zihin kuramı, amaçlılığın ikinci seviyesidir. Birinci seviye amaçlılık, bir şeye inanmayı içerir ve ikinci seviye ise, başka birinin belli bir şeye inandığına inanmaktır.
Sayfa 18 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Zihin kuramı, başkalarının farklı düşündüğünü kişinin anlaması demektir. Şempanzeler bu özelliği barındırabilir ve beş yaşındaki insanlarda normalde zihin kuramı vardır. Fakat dört yaşındayken işler farklıdır. Psikologlar, birtakım zihin kuramı testleri uyguluyor. Örneğin “Sally-Ann” testi, Sally ve Ann adlı iki oyuncak bebek ile bir oyuncak top içeriyor. Psikolog, çocuğun huzurunda bir müsamere sergiler: Sally adlı bebek, topu yastığın altına koyup oda dan çıkar. Sally odada değilken Ann topu yerinden alıp odanın öte tarafındaki oyuncak kutusunun içine koyar. Ardından Sally odaya döner. Dört yaşındaki çocuğa sorulur: “Sence Sally topun nerede olduğunu sanıyor?” Dört yaşındaki çocukların istisnasız hepsine göre, Sally, topun oyuncak kutusunda olduğunu zanneder. Fakat elbette Sally topun kutuda olduğunu bilemez, çünkü Ann topu kutuya yerleştirdiğinde Sally odanın dışındaydı. Fakat beş yaşındaki çocuk doğru yanıtı verir: Beş yaşındaki çocuk, psikoloğun, çocuğun ve Ann adlı bebeğin paylaştığı bilgiden Sally’nin mahrum olduğunu bilir.
Sayfa 18 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Ekin yetiştirip çiftlik hayvanı besleyen, şehirlerde yaşayıp yazılar kaleme alan biz insanlar, başka bir deyişle Neolitik döneme ya da Neolitik sonrasına mensup olan bizler, bazı bakımlardan “insanlığımızı” kısmen kaybettik. Genel olarak avcı-toplayıcılar, insanlığın daha simgesel veçhelerini barındırabilir ve çoğunlukla barındırır da: Bunlar, bizi hakiki insan kılan şeylerdir.
Sayfa 17 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Reklam
İnsanlık durumunun, başka insan toplumu türlerine kıyasla en berrak haliyle avcı toplumlarda resmedildiği hissinden ötürü, pek çoğumuzun avcılar arasında yaşayıp çalışmaya yöneleceği şüphesinden kaçamıyoruz.
Sayfa 16 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
Fiil çekimi diye bir şey yoktu. Geçmişten mi, yoksa gelecekten mi söz ettiğimiz, ancak cümlenin genel anlamından çıkarılabilirdi. Konuşmalarımız hep somut şeyler üstüneydi, çünkü hep somut şeyler düşünürdük. Pantomim de geniş bir yer tutuyordu konuşmalarımızda. En basit bir soyutlama bile bizim düşünce yeteneğimizin ötesindeydi denilebilir; ayrıca, herhangi bir soyutlamaya erişebilen biri çıktığında, bunu türdeşlerine anlatmakta binbir güçlük çekerdi. Düşündüğünü söyleyecek söz dağarcığına sahip değildi çünkü. Ademden Önce
Sayfa 15 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınları
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
OKUNMALI
İnsanlık ve iletişim tarihini anlamak isteyenler için derin antropolojik veriler sunuyor. İnsanlık tarihine ilişkin ilk bulguları şemalaştırıyor. Dönemleri tek tek ayrıntılarıyla anlatıyor. Tavsiye edilir. Mutlaka okunmalı.
Simgesel Düşüncenin Doğuşu
Simgesel Düşüncenin DoğuşuAlan Barnard · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 201412 okunma
200 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yazar daha önceki kitabı Sosyal Antropoloji ve İnsanın Kökeni ‘nde insanın ve şempanzenin ortak atasından simgesel kültürün ilk günlerine kadar olan zamanı işlemişti. Bu kitap öbürünün bıraktığı yerden konuyu devralıyor. Daha yakın zamanların hikayesi ile tam insan olmanın anlamını ön plana çıkarıyor. En geniş anlamıyla insan modernliğinin
Simgesel Düşüncenin Doğuşu
Simgesel Düşüncenin DoğuşuAlan Barnard · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 201412 okunma
Reklam
İletişimi dille kanştırmamalıyız. Her ne kadar toplumun “dil” ya da “dil benzeri” olduğu mecazına yapısalcıların metinlerinde sık sık rastlansa da, benzer bir mecazi anlam haricinde dil, iletişim değildir. Dil kısmen, primat iletişiminden evrimleşmiştir (Tomasello 2008: 13- 55, 319-45). Fakat primat iletişiminin rolü ancak bu kadar; gerçekte hiç de dilin başlangıç biçimi falan değildir, çünkü dil, bunun çok ama çok ötesindedir.
Jack London, Adem ’den önce adlı romanında, anlatıcının “ırksal belleğindeki” anılan sunar: Fiil çekimi diye bir şey yoktu. Geçmişten mi, yoksa gelecekten mi söz ettiğimiz, ancak cümlenin genel anlamından çıkarılabilirdi. Konuşmalarımız hep somut şeyler üstüneydi, çünkü hep somut şeyler düşünürdük. Pantomim de geniş bir yer tutuyordu konuşmalarımızda. En basit bir soyutlama bile bizim düşünce yeteneğimizin ötesindeydi denilebilir; ayrıca, herhangi bir soyutlamaya erişebilen biri çıktığında, bunu türdeşlerine anlatmakta binbir güçlük çekerdi. Düşündüğünü söyleyecek söz dağarcığına sahip değildi çünkü. (Londra 1908: 34-5.) [Türkçesi: Ademden önce, çeviren: Pınar Kür, Can Yayınevi, sayfa 36.)