Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Filmin Semiotiğine Giriş

Sinema Estetiğinin Sorunları

Yuriy Mikhailovich Lotman

En Eski Sinema Estetiğinin Sorunları Gönderileri

En Eski Sinema Estetiğinin Sorunları kitaplarını, en eski Sinema Estetiğinin Sorunları sözleri ve alıntılarını, en eski Sinema Estetiğinin Sorunları yazarlarını, en eski Sinema Estetiğinin Sorunları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağdaş, sessiz sinemanın başlangıç dönemiyle yakından il­gilenen L. Tolstoy, onu "büyük sessizlik" diye tanımlar. Sinema sanatının teknik gelişimi nedeniyle sesli film, sessiz, "dilsiz" si­nematografiden uzun bir süre sonra ortaya çıkmıştır. Ancak si­nemanın ilk kez sesle birlikte konuşmaya başladığını, kendi dilini bulduğunu varsaymak büyük bir yanılgı olur. Sesle dil öz­deş değildir. İnsanlık kültürü bizlere seslenmekte, çeşitli diller­ de bilgiler aktarmaktadır. Bunların kimileri yalnız ses biçimin­dedir.
Göstergeler herhangi bir nesnenin karşılığı olduğu sürece, gösterge aracığıyla tanımlanan nesneyle sürekli bir ilişkiyi içerirler. Bu ilişki göstergelerin semantiği (anlambilim) diye adlandırılır. Semantik ilişki göstergelerin içeriğini tanımlar. Ancak her gösterge belirli fiziksel bir anlatımı içerdiğinden, anlatımın ikili ama bir birlik oluşturan ilişkisi hem tek tek isimle­rin hem de tüm gösterge sisteminin nitelendirilmesinde temel belirleyici özelliğin içeriği durumuna gelir.
Reklam
Görüntüsel ve uzlaşımsal göstergelerin etki alanları yalnız yan yana değildir, birbirini hiç durmadan karşılıklı etkiler, ara­lıksız bir geçiş ve sınır süreci içinde birlikte ve karşılıklı bulu­nurlar. Bu süreç, dünyayı göstergeler yardımıyla kültürel ba­kımdan kavram anmasal bir yönüdür.
Sinemanın tüm çabası, yaşamla tamamen kaynaş­mak ve özgül filmsel olanı, sinema dilinin göreliliğini belirtmek, sanatın kendi alanındaki egemenliğini onaylamak, yaşamla her zaman birbirine gereksinim duyan iki düşman olarak kalmaktır.
Gerçeklik duygusu, yaşamla olan benzerliğin algı­lanması, ki onsuz sinema sanatı olmayacaktır, doğrudan doğruya sezgi ile anlatılan asal bir olgu değildir. Karmaşık sanatsal bir bütünün önemli bir bölümünü oluşturmasına karşın, bu duygu­nun oluşmasına,ortak çalışmaların sanatsal ve kültürel dene­yimlerle olan çok yönlü bağlamları neden olmuştur.
Reklam
Film dili iki yönsemeyi içerir: Öğelerin yinelenebilirliğine, seyircinin yaşam pratiğine ya da estetiksel deneyimine dayanan ilki, umulanlara, beklentilere ilişkin bir sistem meydana getirir; bu sistemin belirli noktalarını yıkarak ortaya çıkan(ama yok et­meyen) öteki ise, metindeki semantik düğüm noktalarını belir­gin duruma getirir. Bu nedenle asenkronizasyon, nesnelerdeki alışılmış sıralanmanın, olguların ve görünüşlerin biçimlerinin bozulması filmsel anlamın temelini oluşturmaktadır. Ne var ki, "anlam taşıyıcı" ve "biçimi bozulmuş" öğeler, sinema dilinin oluşum sürecinin yalnızca ilk aşamasında eşanlamlıdır. Seyirci, filmsel enformasyonların özümlenmesi konusunda belli bir de­neyime sahipse, perdede görülenleri yalnız gerçeklikle değil, daha önceden bildiği, gördüğü filmlerin örnekleriyle (şablon) de birleştirir. Bu durumda asenkronizasyon, biçim bozma, konusal trükler, kurgu karşıtlıkları bir alışkanlık durumuna gelir, önce­den tahmin edilebilirler ve enformasyon niteliklerini yitirirler. Bu koşul altında, çağrışımlardan "özgür", "basit" görüntülere yeniden başvurulması, bir nesnenin yalnızca kendi yerine geçtiğinin saptanması ve biçimi bozulmuş görüntülerden ve aynı de­ kupajlardan vazgeçilmesi şaşırtıcı etkilerde bulunur, yani anlam taşıyıcı duruma gelirler. Bir dönemdeki sanatsal gelişme hangi yönü izlerse izlesin, sinemacı da ister filmsel sorumluluk konu­sunda çaba göstersin ister sanat dünyasından gerçek yaşam ala­nına geçmeyi ölçüt alsın, film dilinin ayrımlı öğeleri hep anlam taşıyıcı diye algılanır.
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.