Okurken birçok duyguyu hissettiğim bir kitaptı. Polisiye olmasının yanında bir koşuşturma heyecanı vermedi. Sedat'ın Mine'yi ararken günlük hayatını yaşaması ve bunun ayrıntıyla verildiği kısımlarda biraz sıkıldım. Mine'yi arama serüveninde karşılaştığı olayların ve insanların gerçekliği, kötü insanların var olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. Bunun yanında kitabın başında ve sonuna doğru Sedat'ın gördüğü rüyalar öyle yaratıcı yazılmıştı ki cidden "gördüğüm rüyaların saçmalık seviyesi" diye ifade ettiğimiz düzeyde bir etki bırakıyordu.
Fakat her şey bir yana kitabın son 4 sayfası bir yana...Tüm heyecanlar, tüm korkular burada toplanmıştı adeta. Bu sayfaları okurken sonun böyle çıkmaması için dua ettim. Mine bu kadar basit ve acı bir şekilde ölmüş olamazdı. Sedat meğer günlerce aradığı, onunla geçirdiği günleri özleyip yuvasına geldiği Mine'ye ne kadar da yakındı.