Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siyasi İdeolojiler

Andrew Heywood

En Eski Siyasi İdeolojiler Gönderileri

En Eski Siyasi İdeolojiler kitaplarını, en eski Siyasi İdeolojiler sözleri ve alıntılarını, en eski Siyasi İdeolojiler yazarlarını, en eski Siyasi İdeolojiler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
417 syf.
·
Puan vermedi
Sosyalizim, liberalizm, kapitalizm, faşizm, feminizm ve bu tür diğer bütün kavramlar. Ne nedir kafanızda tam anlamıyla oturtmak istiyorsanız mutlaka okuyun derim.
Siyasi İdeolojiler
Siyasi İdeolojilerAndrew Heywood · Adres yayınları · 2013359 okunma
Sosyalist feministler, cinsiyetler arasındaki ilişkinin sosyal ve ekonomik yapının kendisinden kaynaklandığını ve hiçbir âni sosyal değişimin, yani sosyal devrimin, kadına gerçek bir özgürlük umudu veremeyeceğini ileri sürerler. 1980’de Birleşmiş Milletler raporunda belirtildiği gibi: “Kadınlar dünya nüfusunun %50 sini temsil ederken toplam çalışma saatlerinin üçte ikisini çalışarak geçiririrler, dünya gelirinin onda birini alırlar ve dünyada mülkiyetin sadece %1’ine sahipler.”
Reklam
Kadın ve erkeğin farklı rollerinin temeli “şartlanma” sürecinde yatar: Erken yaşlardan itibaren kızlar ve erkekler çok belirgin toplumsal cinsiyet kimliklerini, kabul etmek için teşvik edilirler. Bu süreç büyük ölçüde aile içinde, “ataerkilliğin temel kurumu’nda, gerçekleşir ancak, edebiyat, sanat, kamusal hayat ve ekonomide de görülür. Millett, 1960’larda ve 1970’lerin başlarında Siyahı Güç hareketinden etkilenen bir fikir olan “bilinçli yükseltme” (consciousness rising) süreci ile ataerkilliğe meydan okunmasını önerdi. Tartışma ve eğitim ile kadınlar, toplumlarına yayılan ve onu şekillendiren cinselliğin farkına varabilir ve ona daha iyi meydan okuyabilecek durumda olabilirler. Böylece kadının özgürleşmesi devrimci bir değişiklik gerektirir: Aile kurumu yıkılmalıdır ve toplumun her düzeyinde işlerlik gösteren kadınlara yapılan psikolojik ve cinsel baskı yok edilmelidir.
Kadınların bebek doğurabilme gerçeği, “biyolojik aile” dediği kurum içinde “doğal bir iş paylaşımı”na neden olmuştur. Çocuk doğurarak kadınlar, sürekli biyolojinin merhametine bağlıdır ve dolayısıyla çocuklar gibi fiziksel açıdan hayatta kalmaları için erkeklere bağımlıdırlar. Yine de Firestone, ataerkilliğin doğal veya kaçınılmaz olduğunu kabul etmiyor. Ona göre kadınlar, biyolojik doğalarını aşabilirler ve “Havva’nın laneti’nden kaçabilirler. Firestone, modern teknolojinin kadınları hamilelik ve doğum yükünden kurtararak gerçek cinsel eşitlik umudunu getirdiğine inanıyor. Hamilelik, doğum kontrolü ile engellenebiliyor veya kürtaj ile sonlandırılabiliyor; ancak yeni teknolojiler, ayrıca, test tüplerinde yapay üretim ile hamileliği önleme ve çocuk yetiştirme sorumluluklarını sosyal kurumlara devretme imkânı da sağlıyor. Başka bir ifadeyle biyolojik üretim süreci, sibernetik kullanılarak laboratuarlarda gerçekleştirilebiliyor ve böylece kadınlara tarihte ilk defa biyolojik aileden kaçma ve erkeklerin gerçek eşitleri olarak topluma katılma şansı sunuyor.
Kadınlar erkekler tarafından değil, özel mülkiyet kurumu, kapitalizm tarafından baskı altına alınır. Ayrıca kadının özgürleştirilmesi kapitalizmin devrilip yerini sosyalizmin aldığı sosyal bir devrimin yan ürünü olacağı anlamına da gelir. Dolayısıyla özgüleşme arayan kadınlar, “sınıf savaşının" “cinsiyet savaşı”ndan daha önemli olduğunu görmelidirler. Böylece feministler, enerjilerini ayrılıkçı bir kadın hareketini desteklemeye harcamak yerine işçi hareketine yönlendirmelidirler.
İngiliz sosyalist feminist Juliet Mitchell (1971), kadınların dört işlev yerine getirdiğini ileri sürmüştü: (l) Onlar işgücünün bir parçasıdır ve üretimde aktiftir, (2) çocuk doğururlar ve böylece insan neslini üretirler, (3) çocukların sosyalleştirilmesinden sorumludurlar ve (4) cinsel nesnelerdirler. Bu açıdan bakılınca özgüleşme, kadınların bu alanların hepsinde bağımsızlaşmasını gerektirir, sadece kapitalist sistemin sosyalist sistemle yer değiştirmesiyle özgürleşme elde edilmez.
Reklam
Sosyalist feminizme göre kadınların ev işleri ve annelik gibi evcil alanla sınırlandırılması, kapitalizmin ekonomik çıkarlarına hizmet eder. Bazıları ise kadınların “bir işçi ordusu stoğu”nu oluşturduğunu iddia etmiştir; üretimde artışa ihtiyaç varsa bu ordu işgücüne katılır, ancak işveren veya devlete yük olmadan ekonomik kriz dönemlerinde evcil
Sol-Sağ
“Sol” ve “Sağ” terimlerinin kökeni, 1789’da Genel Zümreler’in (Etats Grenaux) ilk toplantısında benimsenen oturma düzenine, Fransız Devrimi’ne kadar gider. Üçüncü Zümrenin üyeleri olan radikaller solda otururken, kralı destekleyen aristokratlar kralın sağında oturuyorlardı. Daha sonraki Fransız Meclisleri’nde benzer bir oturma tarzı takip edilmiştir. Çok kısa bir süre sonra “sağ” terimi, gericilik veya kraliyet yanlılığı olarak, “sol” terimi de devrimci veya eşitlikçi duygudaşlığı barındıran terim olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Ancak çağdaş siyasette sağ-sol ayrımı, aşırı derecede karmaşıklaşmaya devam etmiştir.
Her dönemde yönetici sınıfın fikirleri , hakim fikirlerdir. Yani, toplumun maddi gücüne hükmeden sınıf, aynı zamanda hakim entellektüel güçtür. Maddi üretim araçlarını elinde tutan sınıf, aynı zaman da zihinsel üretim araçları üzerinde de denetimi elinde tutar. Böylece, genel olarak ifade etmek gerekirse , zihinsel üretim araçlarindan yoksun olanların fikirleri, bu araçlara sahip olanlarininkine tabidir. ( Marks ve Engels)
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.